KASIM BABA’NIN SIRLANMASI-7
Edirne’de İmamlık Edirne’de imamlık görevine tayin edilen Kasım Baba, insanlara ulaşmak için kahvelere gittiğini, gençleri cumaya çağırdığını anlatır. Gençleri camiye davet eder, ‘Gelin caminin odasında türküler söyleyelim’ diyerek onlara ulaşmak için meşru olan her yolu denediğinden bahseder. Trakya’nın bir köyünde, 1953 yılında vazifeye başladığında orada gusül abdestini bilen olmadığını aktarır. Orada çalışmaya başlar, irşat ve tebliğ vazifesini yerine getirmek için bazı yöntemler uygular. Gençlerden sesi güzel olan birisini seçer, ona türkü söylettirir. Daha sonra o gence: “Bu güzel sesle bir ezan okusan, herkes senden övgüyle bahseder” diyerek onun kalbini kazanır. O gence öncelikle ezan okumayı öğretir. Genç ezanı okuduğunda, köyde herkes büyük bir şaşkınlık içinde kalır. Köye gittiği ilk günlerde karşılaştığı çobanla yaptığı görüşmeye nakleden Kasım Baba, ülkenin geçirdiği imtihanları da bize yeniden hatırlatır: “Köyde bir çoban vardı, ona dedim ki; Sen bunlara gusül abdesti almayı neden öğretmedin. Namaz kılmayı öğretmedin. Çoban ben bilmiyorum ki öğreteyim diye cevap verdi. Ben askerde Kevser suresini öğrendim. Peki sen öğrenmeye hiç niyet etmedin mi? Çoban anlatmaya başladı: Bu köyde otuza yakın müderris vardı. Her evde bir hafız vardı. Balkan harbi çıktı, Bulgarlar geldi, aşağıdaki derede bunları birbirine bağladı, hepsini orada yaktı. Ondan sona Yunan geldi, o da hocaya benzeyenleri aynı yere götürdü, o da o kalanları yaktı… Ellili yıllarda kadar bu köye hoca gelmedi.” Gördüğü ve duydukları Kasım Baba’yı harekete geçirir. Hemen İstanbul’a gelir, yüz elli tane elif-ba cüzü alır, köye döner. O andaki vazifesi bir aylık Ramazan görevidir. Müftü onun Ramazan’dan sonra kalmasına müsaade eder, ‘işini bitir, tamamla öyle gel’ diyerek ona izin verir. Bunları anlatan Kasım Baba, ilk defa o bölgede (ilçe-köy) Kur’ân’ı hatmettirmek bana nasip oldu” der (1953). Size Neden ‘Kasım Baba’ Diyorlar Türkü söyleyen o talebenin akıbeti ile ilgili olarak Kasım Baba, o öğrencisinin Edirne’nin meşhur hafızlarından biri olduğunu, sonra vefat ettiğini haber vermektedir. Küçüklüğümden beri kendisinde bir aşk olduğunu belirten Kasım Baba, bu istekle bütün hizmetleri yaptığını, o aşkın kendisine bir şevk ve azim verdiğini anlatır. Bu aşkla birçok hizmeti gerçekleştirdiğini belirtirken Trakya’daki çalışmalarından örnek verir: “Trakya’nın Malkara ilçesinin bir köyünde Kur’ân kursu yaptırdım. Kaloriferli bir Kur’ân Kursu… O köyde ortaokul yaptırmak istedim. Muhtar, olur mu? dedi. Valiye çıktık. Valiye ‘ben köylüye ortaokulu yaptırırım’ dedim. ‘Sen yeter ki kadrosunu ver’ dedim. Ortaokul yapıldı. Hala öğrenciler orada elli yıldan fazla eğitimlerine devam ediyorlar.” Kasım Baba, İstanbul’a dönüp Bereketzade Cami’sinde vazifeye başladığındaki duygularını ve bu duygularla yaptığı hizmetleri anlatırken adeta başka bir aleme gidiyor, büyük bir manevî hal ve zevki yaşıyor: “Bereketzade’ye geldiğimde, orada dedim ki ‘Allah’ım artık istediğim ortamı yakaladım. Bereketzade’de beş tane talebeyle başladım. Beş talebeden birisi müftü, birisi Sarıyer’de müftülük yaptı, bir tanesi de Eyüp İmam Hatip Lisesi’nde öğretmen, Gebze’de Milli Eğitimde, Amasya Taşova’da onları 38 yıldır takip ediyorum. Çocuklarının kaç tane olduğunu takip ediyorum…İstanbul’un her hastanesinde bir doktorum var…” Kendisine münasip görülen Kasım Baba isminin neden verildiğini şöyle anlatır: “Bereketzade’ye aç gelen karnını doyuracak…Fakir gelenin cebine para konacak…Bundan dolayı bana Kasım Baba diyorlar. O bir lakap oldu, bende.”[1] |
13 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |