Mehmed Zâhid Kotku’da İrfanî Ahlâkın İlkeleri-6 Ahlâk ve İman Din ile dünya arasındaki farkın boyutu, Mehmet Efendi’nin nezdinde büyük farklılık göstermektedir. Ona göre yumuşaklık, uysallık, uygunluk, suhulet bu geçici dünyanın işleriyle ilgilidir. Ancak din ve dinî konularda bunların hiçbirine imkân bulunmamaktadır. Dünya işlerinde insan, yumuşak ve esnek olabilir. Din konusu, Kotku için, çelik gibi, dayanıklı mermer gibi sert kopmaz bir bütünü ifade etmektedir. Mehmet Zâhid Efendi dinin hassas ilkelerini feda etmenin mümkün olmadığını açık bir şekilde belirtmektedir: “Dağları oymak, delmek, koparmak mümkündür. Lakin mü’minin dininden imanından zerre kadar bir şey koparılamaz. Hiçbir mü’min, dinden asla bir fedakârlık yapamaz. Evet malını verir, hatta canını da verir, ama dininden asla bir şey veremez.”[1] Nefis putu insanı bekleyen en büyük düşmandır.[2] Bundan dolayı Kotku, inancı ahlâkla buluşturarak imanın ihlâs olduğunu bildirmektedir. Ona göre ihlâsın yeri kalptir. Felaha ve kurtuluşa ulaşacak olanlar, ihlaslı kalp sahipleridir.[3] İman gibi ibadeti de ahlâkla ilişkilendiren Kotku’ya göre, bu iki alan asla birbirinden koparılmaz alanlardır. İbadetin ahlâkla beraber yürümesi bir zorunluluktur.[4] Mehmed Zâhid Efendi, ahlâk çerçevesinde hak ve vazifelere dikkat çeker. Gelenekten beslenen Kotku, bu açıdan hakları bireysel ve sosyal hayatın tüm kısımlarını kapsayacak bir şekilde geniş tutmaktadır. Allah’a karşı vazifeler, ana-baba, akraba, komşu haklarından bahsederken, diğer taraftan din ve devlet haklarını hatırlatmaktadır.[5] Din hakları çerçevesinde Kotku, tezekkür ve tefekküre özellikle işaret etmektedir. Gece gündüz okunacak dualardan, gece kılınan teheccüd namazına zikrullahın aksatılmamasını, erdemli bir hayat için zorunluluk olarak görmektedir: Çok zikretmek, çok zikretmelidir ki, eseri dilinden kalbine, ondan ruhuna geçmeli ve ondan sırrına zâhir olmalıdır.[6] Zikrullahla beslenen irfanı gönülde arayan Mehmet Zâhid Kotku, kalbin kapısının kelime-i tevhidle açıldığını bildirmektedir.[7] O, bu kapsamda üç alemden bahsetmektedir: Nefis alemi, beşeriyet alemi, tabiat alemi. Kotku, bu üç alemi yaşanan dünyanın, bir başka deyişle “adalet aleminin tehlikeli ve korkunç bir kademesidir.” O, ismi geçen diğer üç alemi de kalp alemi, ruh alemi ve sır alemi olarak zikretmektedir. Bunlar ise alem-i fazlın mertebeleridir.[8] Nefis alemi ise gafletten ibaret bir alemdir. Mehmed Zâhid Efendi, insanın kemâlatının, kalp alemine geçmekle tamamlanacağını bildirmektedir. Nefsaniyet, kibir, gurur, hırs, hasetle insanı hevasına mağlup ettirir. Bunun neticesinde kemâl yerine zeval, yükselme ve terakki değil belki düşme söz konusu olur.[9] İnsanı konu edinen Mehmet Zâhid Kotku için ömür üç nefesten ibarettir. Buradan haraketle o, ömrü geçen, gelecek ve şimdi üzerinden değerlendirir: “Geçen nefes geçti. Gelecek nefese henüz sahip değiliz. Zaman bulunduğumuz nefesten ibarettir.”[10] Yaşanan anı en iyi ve hayırla değerlendirmek için ihlâs en önemli şarttır. Bu kapsamda Kotku, ihlâs ile kalp arasında bir bağlantı kurmaktadır. [1] Kotku, Tasavvufî Ahlâk, IV, 169-170. [2] Kotku, Tasavvufî Ahlâk, IV, 284. [3] Kotku, Tasavvufî Ahlâk, V, 21-24. [4] Kotku, Tasavvufî Ahlâk, IV, 307, 317. [5] Kotku, Tasavvufî Ahlâk, IV, 122-124; Geniş bilgi için bkz. Mehmed Zâhid Kotku, Haklar ve Vazifeler, 2. Baskı, İstanbul 2017, 43-175. [6] Kotku, Tasavvufî Ahlâk, I, 66-74. [7] Kotku, Tasavvufî Ahlâk, I, 76, 81. [8] Kotku, Tasavvufî Ahlâk, I, 81. [9] Kotku, Tasavvufî Ahlâk, I, 82-83. [10] Kotku, Tasavvufî Ahlâk, I, 83. |
262 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |