Cimri Olmak -Veren Elin Alan Elden Üstünlüğü- Hakk Teâla, insanı yaratmış ve onu yeryüzünün “halife”si yapmıştır. Cömertliği ve inayetinin gereği olarak Cevâd (Çok Çok Cömert Olan), zatına inanan veya inanmayan tüm kullarına kapsamaktadır. Karşılıksız veren ve ihsan eden Vehhâb, kullarının cimrilik gibi hayırlı olmayan vasıflardan uzak olmalarını diler. İnsanlar cimrilik yaptıkları hususlarla, sürekli anılacaktır. Cimri, dünyevileşmenin merkezine kendisini hapseder. Özgürlüğüne, ancak karşılık beklemeden daimî bir verişle kavuşur. Paranın ve malın tutsak aldığı cimri, muhasebesini yaparak Yaratan’ın cömertlik ummanından beslenmelidir. Aksi takdirde dünyasını da ahiretini de hapishaneye çevirir. Cimri, malı biriktirerek tanrılaştırır, artık onun nezdinde bu hal onu ebedîleştirir. Varlık sebebi, hakikatte kendisine de nasip olmayan servet ve zenginliğidir. “Mal toplayarak onu tekrar tekrar sayan, diliyle çekiştirip alay eden kimsenin vay haline! O), malının kendisini ebedî kılacağını zanneder.” (Hümeze, 1-3) Varoluşunu, mülkünün çokluğuyla anlamlandırır. Geçmiş kitabî dinlerinin bilginlerinin, başarısız kaldığı imtihanları, mal ve servete sahip olmanın dayanılmaz çekiciliği karşısındaki zafiyetleridir. “Cimrilik huyundan kaçının. Zira sizden önce gelip geçenler bu huy yüzünden helak oldular. Şöyle ki: Bu huy onlara cimrilik emretti, onlar da hemen cimrileşiverdiler; sıla-ı rahmi kesmelerini emretti, hemen sıla-ı rahmi kestiler; doğru yoldan çıkmayı (fısk-ı fücur) emretti, hemen doğru yoldan çıktılar.” (Ebû Dâvud, c.2, s.324, Zekât, 46, h.1698) Sarı altın ve gümüşün kullaştırdığı cazibe fırtınası, gönül, zihin ve kalplerin değer krizlerine tutulmasıyla azgınlaşır. Öte dünyanın azabı, cazibeli dünyalığın çekim anaforuna kendisini kaptıranlarına isabet eder. "Altına tapanlar mel'undur, gümüşe tapanlar mel'undur." (Tirmizî, Zühd, 42, (2376). “Ey iman edenler, gerçek şu ki, (Yahudi) bilginlerinden ve (Hıristiyan) rahiplerinden çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allah'ın yolundan alıkoyarlar. Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar... Onlara acı bir azabı müjdele.” (Tevbe, 34) “Onlar, cimrilikte bulunurlar, insanlara da cimriliği emrederler (önerirler). Allah'ın fazlından kendilerine verdiğini gizli tutarlar. Biz o kâfirlere aşağılatıcı bir azap hazırlamışızdır. Ve onlar, mallarını insanlara gösteriş olsun diye infak ederler, Allah'a ve ahiret gününe de inanmazlar. Şeytan, kime arkadaş olursa, artık ne kötü bir arkadaştır o. Allah'a ve ahiret gününe inanarak Allah'ın kendilerine verdiği rızıktan infak etselerdi, aleyhlerine mi olurdu? Allah, onları iyi bilendir.” (Nisa, 37-39) Ölçü nedir? “Elini boyunda bağla”mayarak cimri olmamak, her şeyi savurup elleri açarak israf edip dağıtmamak... Bu hatalara düşenin kınanma ve pişmanlığa düçar olması kaçınılmaz olur. İnsan, fıtraten cimriliğe meyillidir, daha doğrusu cimridir. Aslında cömertlik ilahî bir vasıftır. “Veren el”, her dâim alan elden üstünlük yarışında önde gelecektir. “Ey âdemoğlu! İhtiyacından fazla olan malını sadaka olarak vermen senin için iyi; vermemen kötüdür. İhtiyacına yetecek kadarını elinde tutmandan dolayı ayıplanmazsın. İyiliğe, geçimini üstlendiklerinden başla. Veren el, alan elden üstündür (unutma).” (Müslim, Zekât, 97; Tirmizî, Zühd, 32) “Verenin eli yüksektir. Hem nafakasını verdiğin kimselerden başla! Anneni, babanı, kız kardeşini, erkek kardeşini sonra sana en yakın ve ondan sonra en yakın olanlarını gör, gözet” (Nesâî, Zekât, 51) Rahman’ın yerinde insanoğlu olsaydı, cimrilik refleksleriyle harcamalarda makul olmayan aşırı bir tutumluluk içerisine girerdi. O halde harcamalarda doğru olan ne israf etmek ne de tamamen kısmaktır. Orta yolu benimseyerek, cömertliğin ecrinden kana kana yudumlamak daha hayırlıdır. Cömertlik, sadece para ve madde ile gerçekleşen bir erdem değildir. İnsanın, kendi sırasını ve hakkını başkasına tercih etmesi de bu anlamda bir cömertliktir. Trafikte yol verme konusunda katı davranmak, bir cimrilik göstergesidir. Ancak gerek yaya olarak bulunanlara, gerekse başkalarının haklarına sonuna kadar saygı göstermek, bir cömertlik göstergesidir. Bu cömertlik, insanın vaktinden yaptığı infaktır, fedakârlıktır. Fırsatçılık yaparak, hak etmediği halde yolculukta bencilliğin esaretine girenler, “verebilme, başkasını tercih etme” erdeminden nasipsiz olanlardır. Cimri, sadece başkalarına vermeyen değildir. Aynı zamanda kendisi için de harcamayandır. Daha da ötesi cimri, başkalarına da bu özelliğini emir ve tavsiye ederek zorlar. Hakikatte vermek, daha çok vermek ve herkese vermek gerekir. Karşılık beklemeden, her kazanılanda muhtacın hakkı olduğu bilinciyle infak etmek asıldır. “İşte sizler böylesiniz; Allah yolunda infak etmeye çağrılıyorsunuz; buna rağmen bazılarınız cimrilik ediyor. Kim cimrilik ederse, artık o, ancak kendi nefsine cimrilik eder. Allah ise, Gani’dir (hiç bir şeye ihtiyacı olmayan); fakir olan sizlersiniz. Eğer siz yüz çevirecek olursanız, sizden başka bir kavmi getirip-değiştirir. Sonra onlar, sizin benzeriniz de olmazlar.” (Muhammed, 3) Onun için cimrilikten korunan, kurtuluşa erenler içinde yerini alır. (Haşr, 9) Zira cimrilik ve kötü ahlâk müminde bir araya gelmeyen hususlardır. (Tirmizî, c. 4, Birr, 41, h. 1962) İnsanların en şerli olanları, Peygamberimiz’in (s) dilinde aşırı cimri ve şiddetli korku içinde olanlardır. Ebû Dâvud, c.3, Cihad 21, h.2511) “Cömert Allah’a yakındır, insanlara yakındır, cennete yakındır ve cehennemden uzaktır. Cimri ise Allah’tan uzaktır, insanlardan uzaktır, cennetten uzaktır, cehenneme yakındır. Allahu Teâlâ cahil cömerdi, cimri ibadet düşkününden daha çok sever.” (Tirmizî, c.4, s.342, Birr 40, h.1961) Hz. Peygamber’in ümmeti için çekindiği fitnelerden, mal biriktirme öne çıkmaktadır. Abdullah İbnu'ş-Şihhîr (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Tekâsür sûresini okurken yanına geldim. Bana: ‘İnsanoğlu malım malım’ der. Hâlbuki âdemoğlunun yiyip tükettiği, giyip eskittiği ve sağlığında tasadduk edip gönderdiğinden başka kendisinin olan neyi var? Gerisini ölümle terkeder ve insanlara bırakır.” (Müslim, Zühd 3, 4, (2958); Nesâî, Vesâya 1 (6, 238); Tirmizî, Tefsir, Tekâsür, (3351)). Hülasa, Müslümanın, yalnız kendisi için harcamalarda bulunup etrafına cimrilik göstermesi aile ve en yakınlarda gönül kırılmalarına neden olur. İhtiyaç sahiplerini ve dara düşenleri gözetmeyerek, onların isteklerini, verme gücü olduğu halde geri çevirmek, iyi ilişkileri yok edip muhabbet bağlarını koparmaktadır. Vermemek için çeşitli bahaneler ve yalanlarla gerekçeler uydurmak, yapılan yanlışlıkları daha da büyütmekten başka bir işe yaramaz. Her şeye rağmen, ihtiyacımız olanı veremiyorsak bile, ihtiyacı olmadığımızdan infak edip Kur’an’da sıklıkla vurgulanan “verebilme” irademizi mümkün olduğunca geliştirmeliyiz. |
254 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |