Sözünde Durmamak/Söz Verdiğinde Yerine Getirmemek -“İpliğini Büktükten Sonra Söküp Bozan Gibi Olmamak”- “Verdiğiniz sözü ve yaptığınız antlaşmayı yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir.” (İsrâ, 34) Antlaşma yapıldığında, verilen vaatlerin yerine getirilmesi gerekmektedir. Çünkü bu ahitlerden dolayı Allah katında sorumluluk bulunmaktadır. Aynı şekilde verilen sözü, yeminle desteklemek, buna rağmen o ahdi yerine getirmemek, Allah indinde çok ağır sorumlulukları ve büyük günahları beraberinde getirecektir: “Sözleştiğiniz zaman da Allah’ın ahdini verdiğiniz sözü yerine getirin; hem Allah’ı üzerine kefil tuturak sağlamlaştırdıktan sonra, yeminleri(nizi) bozmayın! Muhakkak ki Allah, ne yaparsanız bilir. Hem ipliğini sağlamca büktükten sonra söküp bozan (kadın) gibi olmayın! Bir ümmetin, diğer bir ümmetten daha fazla olması sebebiyle, yeminlerinizi aranızda (bozarak) bir hile ediniyorsuz! Allah, sizi bununla ancak imtihan eder. Hakkında ihtilafa düşmekte olduğunuz şeyleri ise kıyamet günü size mutlaka açıklayacaktır. (Neml, 91-92) Hz. Peygamber’in (s), Muaz b. Cebel’e yaptığı nasihatler, gerçekten her birisi birer hayat rehberi olacak niteliktedir. Bu nasihatler, Allah’tan korkmak ve sakınmakla başlar ve vad edilenin yerine getirileceği bildirisi ile devam eder. Herkese selam vermek erdemli bir davranıştır. İyi, hayırlı eylemlerde bulunmak, öksüz ve yetimlere merhamet etmek, tatlı sözlü olmak, Kur’ân’ı okuyup anlamak Müslümanın vasıflarındandır. Ahiret severek onun hesabından çekinmemek, doğruyu yalanlamak, günahkâra itaat etmek, adaletli yöneticiye isyan etmek ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak Müslümanın kesinlikle yapmaması gerekenlerdir. Allah’ın her daim zikretmek ve her günahın akabinde tövbe etmek; gizli günahın tövbesini gizli, aşikâr işlenen günahın tövbesini de aşikâr yapmak, Allah’ın Sevgilisi’nin Muaz b. Cebel’e yaptığı nasihatler arasındadır. İslâm Peygamberi (s) zaman zaman Muaz’ın talebi üzerine ona yaptığı nasihatlere devam eder. Allah’ın görüyor gibi ibadet ederken insanın kendisini ölmüş bilmesi ihsan makamını hatırlatır. Hepsinden önemlisi insanın dilini tutması, Hacı Bektaş-ı Velî’nin dediği gibi, “eline ve beline sahip olması”dır. Verilen sözleri yerine getiren, Efendimizin (s) Muaz b. Cebel’e yapması istediği duanın ruhuyla hareket etmelidir: “Allahım! Ancak seni anmak, sana şükretmek ve güzelce ibadet etmek için bana yardım et.” (Ebu Davud, Nesei, Albani Sahihi Ebu Davud) “Ey Allah’ım! Seni sevmeyi ve seni seveni sevmeyi ve senin sevgine beni yaklaştıracak şeyi sevmeyi bana nasib et ve senin sevgini (sıcak ve harâketli günde) soğuk suyu sevmekten bana daha sevimli kıl.” (Tirmizî, Deavât 72-73) Sözlerinde durmayıp da vaatlerini yerine getirmeyen kimseler, “şimdi yapacağım, hemen geleceğim, fazla bekletmeyeceğim” gibi ifadelerle aslında güvenilirliklerini yitirdiklerini düşünmezler. Onlar için “sözün” anlamı yoktur. Verilen sözler, inkâr edilmesi her zaman mümkün olan sıradan ifadelerdir. Vaatlerinin ve sözlerinin ne anlama geldiğinin bilinç ve şuurunda olanlar, verilen sözü bir varoluş hatta insanın en değerli kutsallarından kabul edilen bir “namus” sorunu olarak görür. Dolayısıyla her şeye rağmen, verilen sözler, mutlaka yerine getirilmelidir. Yerine getirilemeyen vaatler ve sözler, bu konuda hassas olan kimseler için, ağır bir yük haline dönüşür. Onlar, tüm şartlarını zorlayarak yalancı durumuna düşmüş gayr-ı ciddi olmamak için her şeyini ortaya koyarlar. |
271 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |