Misafirhanedeki Dilenci Bayram Ali Çetinkaya
Terzi Ahmet’in cenazesini, itikafa girdiği Merkez Cami’nin o dönem ki imamı, çok sayıda hafız yetiştiren İlyas Hoca yıkar. Hafız yetiştirmenin yanında, eserleri de bulunan İlyas Hoca, Terzi Ahmet’in cenazesine karşı yapılan son görevin, kendisi için büyük bir şeref olduğunu belirtmektedir. İlyas Hoca, Terzi Ahmet’le uzun süren tadına doyum olmayan sohbetlerini, bugün de aynı hoş anılar olarak hatırlamaktadır. Kendisine hediye ettiği Ömer Nasuhi Bilmen’in İslâm İlmihali kitabını, hala onun bir hatırası olarak muhafaza ettiğini anlatmaktadır. Terzi Ahmet’le ilgili yazdıklarımızı okuyan İlyas Hoca, bunların birçoğuna kendisinin de şahitlik yaptığını özellikle vurgulamaktadır. İlyas Hoca, akşam yemeğini yer ve öylece namaza gider. Terzi Ahmet’in Odası (Misafirhanesi), camiye yakın olduğu için, İlyas Hoca, akşam ve yatsı namazları arasında onunla sohbet etmeyi alışkanlık haline getirir. Misafirhane iki odadan oluşan müstakil bir binadır. Odaların birisinde, ilçede yaşayanlar, belirli günlerde gelip Terzi Ahmet’le birlikte zikir yaparlar. Diğer odada ise, fakirler, kimsesizler, çerçiler, garipler, yabancılar ve dilenciler kalır. İlyas Hoca’nın anlattığına göre, bu misafirhaneye sürekli gelip giden bir dilenci vardır. Odanın müdavimlerinden olan bu Afyonlu dilenci, sarışın, üstü başı kirli ve yırtık, aksi, küfürbaz ve ağzından sürekli salyalar akan birisidir. Ancak bu dilenci, gitmesi gereken odaya değil de, sürekli zikir ve sohbetlerin yapıldığı odaya gelmektedir. İlyas Hocamız, Terzi Ahmet’e bahsi geçen dilenci için ‘Hocam, bu niye diğer odaya gitmiyor?’ diye sorar. O da ‘ben de ona diğer odaya gitmesini söylüyorum, ama yine de buraya geliyor. Ben de git demiyorum. Varsın otursun’ diye cevap verir. Hatta yaşadığı bir olayı, İlyas Hoca’ya anlatan Terzi Ahmet, gecenin bir yarısında uyandığında o dilenci kalkar, odanın köşesine gider. Orada abdest almak için yapılmış, zemini beton olan yere küçük abdestini yaptığını görür. İlyas Hoca, Terzi Ahmet’e ‘Hocam, peki sen bu yaptığından dolayı ona bir şey söylemedin mi?’ diye sorduğunda, o da ‘bir şey demedim’ diye cevap verir. İlyas Hoca bu sefer ‘Bu hareketin karşılığında peki sen yaptın?’ diye sorduğunda, ‘bir tas su aldım, döktüm ve temizledim’ diye cevap verir, Terzi Ahmet. Anlatılan bu hadise, Hz. Peygamber’in (s) benzer bir olay karşısındaki tutumunu, akla getirmektedir. İçinde büyük ibret ve dersler taşıyan olay şöyle gerçekleşmiştir: “Bedevînin biri Mescid-i Nebevî’de küçük abdestini bozmuştu. Sahâbîler onu azarlamaya kalkıştı. Bunun üzerine Peygamber (s) şöyle buyurdu: ‘Adamı kendi haline bırakın. Abdest bozduğu yere bir kova (veya büyük bir kova) su dökün. Siz kolaylık göstermek için gönderildiniz, zorluk çıkarmak için değil.’” (Buhârî, Vudû’ 58, Edeb 80. Ayrıca bk. Müslim, Tahâret, 98-100; Ebû Dâvûd, Tahâret 136; Tirmizî, Tahâret 112; İbni Mâce, Tahâret 78) İnsanlara karşı sevecen ve merhametli olan Terzi Ahmet, hayvanlara karşı da bu özelliğini muhafaza eder. Yakın tarla komşusu Abdullah (Kılınç) Amca’nın çocuklarına anlattığı hadise, onun bu vasfını doğrulamaktadır. Abdullah Amca’nın oğlu Remzi Abi’nin anlattığına göre, harman zamanı hasat yapılırken sıra dışı bir olay olur. Yunak’ın Eşme Ovası’nda hasat bir başkadır. Böyle bir harman zamanında Abdullah Amca, yan tarladaki Terzi Ahmet’in yanına ziyarete gider. Selamlaşmadan sonra, Abdullah Amca, saman yığınından yapılmış bir gölgelik görür. Terzi Ahmet’e bunun ‘ne olduğunu ve niçin yaptığını’ sorduğunda, o da ‘yılanın beli kırılmış, ona biraz su bıraktım, belki yılan yaşar’ der. Daha sonraları Terzi Ahmet, o yılan için süt de getirir. Şaşkınlık içerisinde kalan Abdullah Amca, daha sonra çocuklarına bu olayı aktardığında, ‘biz yılanı öldürmeye çalışırız, Terzi Ahmet ise yaşatmak için uğraşıyor’ diyerek ondaki merhameti anlatır. Aslında Terzi Ahmet, yaptıklarıyla, ‘Yaratılanı severiz, Yaratan’dan ötürü’ diyen Anadolu Ereni Yunus Emre’nin yolunda gittiğini bize bildirmektedir.
|
893 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |