Cami Avlusundaki Tıbbıyeli ‘Hayalim Nobel Almak’-2
Bayram Ali Çetinkaya Dergâh Gibi Hizmet Veren Çay Ocağı Çay ocağının da dahil olduğu cami avlusunun içinde, kışlalara özgü bir düzen ve intizam bulunmaktadır. Avlusundaki insanları birbiriyle buluşturan ve yüz yüze baksınlar, sırtlarını birbirlerine dönmesinler diye konulmuş masaların maddesi, suni olmaktan uzak doğal ahşaptan oluşmaktadır. Ahşap masaların temizliği ve saflığı, kendisi gibi, üzerinde hararetli sohbetleri yapan cemaati de arındırmaktadır. Ahşap direklerin taşıdığı örtü veya gölgeliğin altında nizamî olarak sıralanmış masalar, yapılan bütün konuşmalara şahitlik yaparlar. Orada oturanlar anlatılan hikayeler ve yapılan sohbetleri, meraklı bakışlar ve dikkat kesilmiş kulaklarla takip ederler. Konak Camisi, İslâm medeniyetindeki mabedin işlevini elan sürdüren bir vazifeyi hakkıyla yerine getirmektedir. Babam, annem, kardeşlerim ve amcalarımın da ikamet ettiği Bursa, benim için de yabancı bir şehir değildir. Henüz on yaşlarında bir ilkokul öğrencisi iken, kırk kusur yıl önce, bu kutlu İslâm şehrini gezdirmeye babam (Osman Çetinkaya) getirmişti. Hasan Amca’mın burada üniversiteyi okuması, bizi belki böyle bir geziyi teşvik etmişti, o zamanlar. Bursa’dan sonra ‘müjdelenmiş şehir’ İstanbul’u ve camilerini gezmek, o dönem nasip olmuştu. Aradan geçen yıllardan sonra, son on yıldır İstanbul’da üniversite de bir hoca olarak hayatımı sürdürmekteyim. Zaman zaman Yeşil Bursa’ya yaptığım sıla-i rahim vesilesiyle Babamın ikamet ettiği Nilüfer ve onun mahallesi Beşevler’i ziyaretimiz eksik olmuyor. Ulu Cami gibi, mutlak ziyaret yerlerinden birisi, babamın sürekli namazlarını eda ettiği, akabinde avlusunda cemaat arkadaşlarıyla sohbet ettiği Konak Camisi’dir. Son gidişimde Babamın bir takım ağır olmasa da rahatsızlıkları vardı. Rahatsızlıklarıyla ilgili konuşmalarımız arasında caminin çay ocağına sıklıkla gelen tıp fakültesinde okumaya uzun bir süre ara vermiş, ancak şimdilerde fakülteyi bitirmiş bir gençten bahsetti. Kendi rahatsızlıklarını ona sorduğunu, onun da muhtemel hastalıklardan işaretler olabilir diye cevap verdiğini söyledi. Konuşmasında bahsettiği bu genç, anlattığından itibaren dikkatimi çekti. İçimde onunla tanışmak isteği doğdu. Babamla yaptığım sohbet sırasında bunu ona söylemedim. Bursa’ya akşam üstü ulaştığım için, ancak ertesi gün Babamın camisine, yani Konak Camisi’ne öğleye yakın bir saatte gidebildik. Salgın dönemi olduğu için babamın yaşı gereği üç saatlik bir süresi bulunmaktaydı. Yani saat birde evde olmalıydık. Beşevler Konak Camisi’nin avlu kapısından girer girmez, Babama, isminin Yusuf olduğunu söylediği tıpçı genci sordum. Babam, kafasıyla işaret ederek onu gösterdi. Yusuf, caminin avlusunda bulunan çay ocağının önünde oturmaktaydı. Uzun boyu ve biraz kilolu haliyle Yusuf, yirmili yaşlarının sonlarını gösteren bir görüntüye sahipti. Rahat, sakin, saygılı tavrıyla, Yusuf, insanda güzel bir izlenim bırakmaktaydı. Ayaklarında spor ayakkabı, üzerinde montuyla meraklı ve zeki bakışlara sahip yeni nesilden bir genç olarak Yusuf karşımızda bulunmaktaydı. |
881 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |