Eve Dönünceye Kadar Yaşamak Tükenen Su ve Yemek-4 Bayram Ali Çetinkaya İsmail Amca’nın desteklediği o genç boyacılardan birisi, sonradan mahalle muhtarı olur. Karataş Mahallesi muhtarlık görevini sürdüren Hüsrev Ayaz o günleri şöyle anlatır: ‘İsmail Dayı, sabah siftah yaptıktan sonra, gelen müşteriyi bize yönlendirir, bu çocuk henüz siftah yapmadı ona boyatın derdi. Biz de çok sevinirdik.’ Oğlu Kadir’in anlattığı göre, henüz hazır ayakkabı boyaları icat edilmediği için, o dönemler, ayakkabı boyacılığı zorunlu bir ihtiyaç idi. İsmail Amca’nın boya sandığı, içinde bulunduğu meslektaşları arasında en büyük ve en gösterişli olanıydı. Ana renk ile birlikte birçok renkte boyaların bulunduğu sandık, İsmail Özel’in elinde bulunmaktaydı. O, yoğun geçen bayram arifelerinden sonra, komple bir sandık temizliği yaparak yeni işlere hazırlanırdı. Uzun yıllar Kemal Erşan’ın yazıhanesinin önünde, sandığını koyarak ayakkabıları boyayan İsmail Amca, daha sonraları, merkezde bulunan parkta boyacılık mesleğini sürdürdü. Çarşı Camisi’nin bitişiğindeki parkta boyacılığı devam ettiren İsmail Amca, ezan sesini duyar duymaz boya işini ve sandığını bırakarak cemaate dahil olurdu. Cami cemaatıyla namazını eda eder, rükûya ve secdeye gider. Yaptığı işin ve geliri düşünüldüğünde, o hiçbir rızık ve kazanç hesabına girmeden doğrudan Hakk’ın huzurunda kulluğa koşar. Kimseye kul ve köle olmayan İsmail Amca, sandığının bulunduğu dükkânın sahibinin ısrarlı bir şekilde kendi partisini desteklemesi teklifini her defasında geri çevirerek reddeder. Dükkân sahibi de ona, artık boya tezgahını kendi iş yerinin önüne koymaması isteyerek yıllardır bulunduğu yerden onu ayrılmak zorunda bırakır. İsmail Amca, belki basit ve küçük görülebilecek olan bir işi yapar ama, ondaki iman, tevekkül, samimiyet ve dürüstlük en üst seviyededir. Çocuğunun ‘baba ayakkabılara niye çok boya sürüyorsun’ sorusuna, oğlum ‘hak geçmesin, varsın boya fazla gitsin’ diyerek faziletli bir meslek erbabı olduğunu gösterir. Dünyaya aşırı meyletmeyen kendi halinde sade bir hayat süren Hacı İsmail, fotoğraf çektirmeyi pek istemez. Çocukları hatıra olsun diye aile fotoğrafları çekelim teklifine sürekli karşı çıkar ve itiraz eder. Sebebini sorduklarında ise, öldükten sonra resmin ne anlamı vardır diye kısa bir cevapla geçiştir. ‘Resmi yok mu?’ diye sorduğumda, oğlu Kadir babasının pek fotoğraf çekmeyi sevmediği söyleyerek eski ve net olmayan bir vesikalık resmini gönderdi. Bir boya sandığıyla dört erkek çocuğu büyüten, okutan ve evlendiren Boyacı İsmail, bilek gücüyle ve terleyen alnıyla devamlı helal rızık peşinde olur. Çocuklarının ifadesiyle ‘biz helal rızıkla büyüdük’ sözleri, kazancına asla haram bulaştırmadığının bir delili olsa gerek. Çocuklarının anlattığı üzere, Boyacı İsmail, bazen akşam olunca eve yanında birisiyle gelir. Kimsesiz, aç, yatacak yeri olmayanları eve getirir misafir eder. Sınırlı geliriyle evini geçindiren ve çocuklarını büyüten gönlü geniş İsmail Amca, yine de yanında getirdiği garip gurabaya güzel kalbiyle birlikte sofrasını açar. En büyük çocuğunun okuma isteğinin olmaması, onu kamyon şoförlük mesleğini tercihe yöneltir. Diğer üç kardeşten ikisi polis, birisi öğretmen olur. Helal ve temiz rızıkla dört çocuk yetiştirip, bıraktığı fazilet mirasıyla dört aileyi inşa eden Boyacı İsmail Amca’nın, mekânın cennet olsun. |
895 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |