Terzi Ahmet’in Odası/Misafirhanesi
Bayram Ali Çetinkaya
Terzi Ahmet’in hizmetleri bununla da sınırlı değildir. Biraz önce ifade ettiğimiz üzere, misafirhanesi veya yerel adıyla ‘odası’ herkese açık; bir ücret vermeden kalınan ve günlük yeme ihtiyaçlarının da karşılandığı bir kervansaray, bir aşevi, artık ne denilirse denilsin, âdeta dünyadaki bir gönül ve sevgi yuvasıdır. Günlerden bir gün, seyyar bakkal diyebileceğimiz bir ‘çerçi’ Yunak’a gelir. Kalacak yer, bellidir. Terzi Ahmet’in odasından başka rahat edilebilecek yatılı bir mekân yoktur. Çerçi, bu misafirhanede bir ay gibi uzun bir müddet kalır, yemeğini yer, geceleri yatar. O kadar çok kalır ki, adeta onun gitmeye niyeti yoktur. Nihayetinde Terzi Ahmet’in hanımı dayanamaz: ‘Bey! Söylesen de artık, gitsin’ der. Kocası Terzi Ahmet, hanımına hikmetli bir sözle cevap verir: “Ben ona git demem, Hanım; herkes nasibiyle gelir.” Geniş arazilere ve tarlalara sahip olmayan, kendi halinde bir Allah dostu olan Terzi Ahmet, kendi yağında kavrulan birisidir. Yabancı ve gariplerin kaldığı odası için, az miktarda olan tarlasından aldığı buğdayı, değirmende un yapar. Bu unla da yıl içinde gelen yolcuların yemek ve ekmek ihtiyacını karşılar. Çıkan mahsulün bir kısmını da Terzi Ahmet, Akşehir’deki tahıl pazarında satıp karşılığında, odasında kalan yolculara ve yabancılara ikram olarak takdim edeceği ihtiyaçları satın alır ve ilçeye getirir. Yani anlaşıldığı üzere Terzi Ahmet, mahsulü eve getirip biriktirmez; ürününü satmayıp, fiyatlarının yükselmesi için bekletmez, ondan kar etmeyi düşünmez. O, misafiri olacak kimseler için hazırlık yapmaktan dolayı büyük bir manevi haz ve huzur duyar. Yüce gönlüyle sevgi ve hürmet içinde gelecek misafirlerini bekler. Bazı zamanlar, şehrin zengin ve ileri gelenleri de, yiyecek ve içecek desteğiyle bu gönül odasında kalanların ihtiyaçlarına karşılanmasını omuz verirler. Terzi Ahmet’in babası manifaturacı olduğu için, yakın ilçe Akşehir’de bulunan esnaf Makasçılardan mal ve ürün alır. Bu Makasçı ailesi de, Terzi Ahmet’in odasında kalanlar için ihtiyaçların hemen hemen yarısını karşılarlar. Diğer taraftan Konya’da otel işletmecisi olan Hacı Melek Hanım da tenekelerle peynir ve yağ gönderir, garipler odası için. Terzi Ahmet, sadece fakir ve muhtaçlarla ilgilenmez. Onların gece kalması için odasını herkese açar. Bununla da kalmaz, sadece gelenlerin kendileriyle değil, hayvanlarına da bakar. Hayvanlar için saman, arpa gibi yiyecekleri hazır tutar, gelenlerin hayvanlarına bunlar verilir. Vefat ettiğinde Terzi Ahmet, büyük merkez mezarlığındaki ‘şehitlik’ kısmına defnedilir. Yanında hanımı da medfun olan Terzi Ahmet, öldüğünde mezarında hanımıyla konuşmak ve sohbet etmek için yarım metrelik bir pencere açılmasını ister. Bunu gerçek mi, şaka mı söylediği yıllarca konuşulur. Terzi Ahmet denilince Yunak’taki herkes, yüzünde bir tebessümle onu yadeder. Onun hakkında veli, ermiş ifadeleri, halk arasında yaygınlık kazanmıştır. Bu ifadeler, Terzi Ahmet için abartılı gözükmeyen sözlerdir. Nitekim ilçenin en büyük dağı olan Bayatkulu’nun zirvesine yakın kısmında bir şehitlik bulunmaktadır. Yine bu ulu dağın çaprazında bulunan Kurşunlu dağıyla adeta birbirlerini selamlarlar. Kurşunlu dağının zirvesi düzdür. Uçak inebilecek kadar düz bir zeminin olması, insanı şaşırtmaktadır. Kurşunlu’nun eteklerinde bir kale bulunmaktadır. Orada ermişlerin mezarı olduğuna inanılan kalıntılar bulunmaktadır. Her iki dağın ulularının, savaş zamanlarında ışık hüzmeleriyle birbirlerini selamladıklarına inanılır. İşte hikayemiz bu dağda geçmektedir. Bayatkulu Dağı’ndaki şehitlik, hasar görmüş harabe olmaya yüz tutar bir hale dönmüştür. Terzi Ahmet, öküzlerine yüklediği taş ve kalaslarla şehitliği tamir etmeye gider. Bir anlamda yıkıntıya dönüşmemesi için yola çıkar. Üzerindeki yükten dolayı öküzlerin bir noktadan sonra gidemezler. Terzi Ahmet’in sonraları başkalarına anlattığı üzere, hiç ortada bir şey yokken birden iki güçlü öküz gelerek o malzemeleri istenilen yere, yani türbenin yanına çıkarırlar. ‘Koşulan öküzlere daha sonra ne oldu?’ diye soranlara Terzi Ahmet, öküzlerin birden kaybolduğunu söyler. Kendisi bile onların gittiklerini fark etmez, nasıl geldiğini görmediği öküzler, yine bilinmeyen bir şekilde kaybolurlar. |
952 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |