Hakimleri ve Mahkumları Ziyaret-2
Bayram Ali Çetinkaya Yine Ankara’dan üst düzey hukukçular gelir, Hüseyin Dayı’nın evine. Oğlu avukat olduğu için, beraberinde arkadaşları olan hâkimlerden oluşan bir gurup insan Hüseyin Dayı’nın sıcak ve bereketli evine misafir olurlar. Eşi Kerime Yenge, birbirinden nefis ve lezzetli yemekleri, onlar gelmeden çok önce hazırlar. Misafirlerin hal hatırlarını soran Hüseyin Dayı, oğlu ve akranı konuklardan yalnız kalıp rahat etsinler diye izin ister. Onların içki alabileceklerini düşünerek ‘sizler tedarikli gelmişinizdir… ben camiye namaza gideceğim’ diyerek oradan ayrılır. Gerçekten de bu kötü alışkanlığı olan bazı hukukçular, kendi aralarında konuşurlar. Akli selim bazıları, Hüseyin Dayı’nın aslında verdiği mesajı ve dersi anlayarak ‘Hacı evinde içki içilmez’ diyerek böyle uygun olmayan bir durumun önüne geçerler. Hakikatte Hüseyin Dayı, onlara kırmadan, dökmeden nezaketle önemli bir ders vermiştir. Ancak daha sonra bu olayı duyanlar, Hüseyin Dayı’ya yüklenirler. Onlara izin verdiği diye kendisini eleştirenlere Hüseyin Dayı, hikmetli bir sözle cevap verir: ‘O adamlar, peygamber postunda oturuyorlar. Onlara akıl verecek bir seviyede değilim. Onlar her şeyi en iyi kendileri takdir ederler. Ne yapacaklarını benden daha iyi bilirler.’ Aslında bu olayı anlatan oğlu İbrahim de babasını takdir eder. Kültürümüzdeki bir sözle olayı özetler: ‘Hayvanın hatırı yoksa, sahibinin hatırı var’ diyerek babasının bilge tavrından dolayı bu hadiseyi hiç unutmaz. Yani özetle, Hüseyin Dayı’yı, bir taraftan hâkimler onu ziyaret eder, evinde misafir olur. Diğer taraftan o, hem savcıları makamlarında ziyaret eder, hem de mahkumlara yoğurt, baklava ve çay götürerek onların gönüllerini hoş tutar. Garip guraba, fakir fukara, Hüseyin Dayı için ilgilenecek en önemli kimselerdir. Onlar kimsesiz, muhtaç ve yalnız oldukları için, bu ihtiyaçlarına bir nebze de olsa merhem olmak ister. Bu güzel insanın sık sık gittiği, Yunak’ın merkezinde bulunan demli ve sıcak çayların eşliğinde muhabbet ve sohbetin yapıldığı bir park bulunmaktadır. Ortasındaki büyük dut ağacının merkezi bir terazi gibi durduğu bu park, sonradan köklü değişiklikler geçirerek eskinin hatıralarını gölgeleyerek modern bir parka dönüşmüştür. Tellerle tutturulmuş ahşap sandalyeler ve masalar, yerini plastik maddeden yapılmış oturak ve dayanaklara bırakmıştır. İşte bu parkta bulunduğu bir sırada, Hüseyin Dayı, arkadaş ve dostlarıyla tatlı sohbetler yapmaktadır. O, bir müddet sonra oturduğu gruptan ayrılır. Zira yalnız oturan bir garibanı görür. Tanımadığı, yabancı bir kimse suspus bir şekilde sessizce tek başına oturmaktadır. Yanına gider onunla sohbete başlar. Büyük ihtimalle ilçedeki yüksek bir bürokratın babasıdır, yalnız oturan adam. Yalnızlık çekmemesi için, onunla sohbet eder. Çay ikram eder, beraber yemek yerler. Böylece Hüseyin Dayı, onun için sıradan olan erdemli davranışlarından birini yine gösterir. |
829 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |