Mahkumlara Yoğurt Gönderen Berivan Kerime Yenge-9
Bayram Ali Çetinkaya Hüseyin Dayı, eşi Kerime Yenge gibi, paylaşmayı, vermeyi, infak etmeyi sever. Onun da tabiatı bu hal üzerinedir. Kasım Koç diye bir derbeder, gariban vardır. Bir gün bu gariban, kimsesiz gencin annesi vefat eder. Ancak onun kefen alacak parası yoktur. Hüseyin Dayı, haberi alınca hemen gider ve kefen alır getirir. Hüseyin Dayı, hiç kin gütmeyen, insanlarla çok iyi geçinen nadir erdemli insanlardan biridir. Kimseyle kavga etmez. Tartıştığı kimselere bile, ertesi gün gider, barışır, gönlünü alır. Hiçbir şey olmamış gibi, ilişkisini yine aynı sıcaklıkla sürdürür. Hüseyin Dayı, komşusu İbrahim hastalandığı zaman ne götürelim diye Kerime Yenge’ye sorar. Evde ne var diye sorduğunda, Kerime Yenge, hediye ve ikram için ‘evde götürmeye uygun bir şey yok’ der. Sonra aklına gelir, ‘bir teneke tepsi içinde helva var’ der. Eskiden helva kalıpları tek parça şeklinde çapı kırk elli cm. olan tenekeden yapılmış tepsi içinde satılırdı. Kerime Yenge, tepsiyi alır, helva kalıbını ortasından ikiye böler. Yarısını hasta ziyaretine götürür, yarısı da evde kendileri için kalır. Aslında Hüseyin Dayı ve Kerime Yenge, hayatları boyunca yaptıkları gibi, gönüllerini, kalplerini, yüreklerini ikiye bölüp, yarısını hediye ediyorlar. Hüseyin Dayı, sahip olduğu özellikler ve hasletlerle tam bir erdem abidesidir. Yoldaki taşları alır, kaldırır, araçlara zarar vermesin diye. Bunu sadece kendisi yapmaz, yanındaki çocuklarına ve yiyenlerine de yaptırır. Bu güzel aile, yakın köylerden ilçenin pazarının olduğu pazartesi günü gelenleri de misafir eder, yemek yedirir, kalmalarına yardımcı olurlar. Yunak’a yakın olan köyden merkepleriyle gelen bu kimselere Hüseyin Dayı ve Kerime Yenge büyük izzet ve ikramda bulunurlar. Hatta, Kerime Yenge, bunların merkeplerini bile doyurur, sularını verir. Başlarına arpa ve saman torbasını takar, su ihtiyaçlarını karşılar. Ne büyük asalet, tanıdığı tanımadığı insanları misafir etmek, karınlarını doyurmak, bir de ‘hayvanlara bakılmamış ve ilgilenilmemiş denmesin’ diye onların yemlerini ve sularını vermek, hangi ahlâk kitabında bunları bulabiliriz. İşte İslâm medeniyetinin ruhu, onun temsilcilerine böyle işlemiştir. Bu öyle bir mühürdür ki, ülkemiz insanları, şimdi bu güzel infak ve paylaşma özelliklerini bütün dünyaya karşı yerine getirmektedirler. Hüseyin Dayı, bir Cuma günü, ani bir rahatsızlık geçirerek vefat eder. Ölmeden önce, bütün akrabalarını ziyaret eder. Adeta onlarla halleşir, helalleşir… Hüseyin Dayı’nın ölüm yıldönümünde, her yıl evlere tavuk ve diğer yiyecekler gönderir, eşi Kerime Yenge. Oğlu İbrahim’in Ankara’dan kutularla getirdiği baklavaları evlere dağıtır. Ve o gün gelen herkese bir hediye vermek, Kerime Yenge’nin değişmez adeti olmuştur. 2020 yılının son ayında vefat eden Kerime Yenge’nin ardından çocukları, artık bu güzel anne ve güzel babanın adetlerini devam ettirmek mirasıyla baş başa kalmışlardır. Erdem timsali bu ebeveynler Kerime Yenge ve Hüseyin Dayı’nın mekanları cennet-i âlâ olsun. Ruhları şâd olsun, bu güzel insanların… |
822 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |