Eski Zamanlarda Saç Tıraşı-4 Eski berberler, bir başkadır. Mesela Yunak’taki Berber Ahmet, bunlardan birisidir. Bir anlamda zengin olanların berberidir, o. Kendine ait özel müşterileri vardır. Akşehir’den gelmiş, eşi Minciye teyzeyle bir Yunaklı olmuştu. Berber Ahmet, asilzadelerin berberiydi. Ahmet usta gibi o dönem berberler, usturayı deriye sürterek defalarca hareket ettirirlerdi. Yapılan uygulama, muhtemelen usturayı keskinleştirmek içindi, (Babam’ın anlattığına göre) çünkü o dönemde henüz jilet kullanımı yaygın değildi. Jilet sonradan çıktı. Jileti usturanın ucuna takmaya başladılar. Böylece ustura aleti, jilet için bir aparata dönüştü. Berberlerin büyük, geniş tüylü fırçalarının, tutulacak kadar kısa olan ahşap sapları vardı. Fırçanın sabuna sürtülmesiyle büyük bir köpük kütlesi yüzü kaplıyordu. Sıcak suyun olduğu küçük tasın içine, daha da köpüklenmesi için sabuna sürtülmüş olan fırça konulur. Daha sonra, sakal tıraşı olan kimsenin yüzünde aşağıdan yukarıya doğru ritmik hareketlerle defalarca köpürtülür. Ve böylece yüz yumuşar ve adeta ona dikilmiş olan kılların/sakalın kesilmesi daha rahat, konforlu ve dipten olması sağlanırdı. Yine onların boğazlarına gelecek şekilde yüzleri yıkamak için bir tarafı yarım hilal şeklinde kesilmiş tıraş kapları vardı. Aslında tersinden kullanıldığında, tıpkı bir miğferi andırırdı. Çünkü henüz berber musluğunda su akan çeşmeler bulunmamaktaydı. Şimdi bu işlem çeşmelerden akan sıcak ve soğuk suyla yapılmaktadır. O dönemde Konya’da/Yunak’ta harmandan gelen insanlar, toz topraktan kurtulmak için, mutlaka berbere uğrarlardı. Onların boyunlarına sarılı bir metre karelik büyüklüğünde büyük bir mendil bulunurdu. Daha sonra harmandan kaldırdıkları ürünü satarlar, aldıkları parayı o büyük mendile koyarlar ve bağlarlar. Hiç saymadan manifaturası olan Dedem’e gelirler, ‘Hacı Amca bunu kasana kor’ derlerdi. Daha sonra geldikleri zaman, bıraktıkları şekilde büyük mendil içinde sarılı bir halde Dedem’in dükkanındaki kasadan alırlar, harcamaya giderlerdi. Berberlerde sıra beklemek rutin bir durumdur. Zira berber dükkânı boş kalmaz. Mutlaka iki üç kişi bekler. Orada beklemeden tıraş olmak mümkün değildir. Babamın ifadesiyle ‘değirmen sırası gibidir, berber sırası’. Eski zamanlarda, değirmenlerde de, iki üç gün beklenir. Yatak ve yiyecek götürülür. Değirmene gideceklere, iki üç günlük ekmek ve yemek konulur. Berberler, meslekleri gereği mi yoksa tabiatları gereği mi desek, biraz fazla konuşurlar. Belki de konuşmak zorundalar. Nitekim tıraş olanlar da, onların konuşmalarını ve kendilerini konuşturmalarını içten içe isterler. Bütün memleketin havadislerini, berberlerden almak mümkündür. Şimdilerde, bu salgında da olduğu gibi, berberlerin kapalı olması veya hastalık buluşma kaygısıyla eski tıraş günleri tekrar icra edilmeye başlandı. Ama bir farkla, bugün babaların çocuklarını tıraş etmelerinden ziyade, daha çok çocuklar babalarını tıraş etmekteler.
|
910 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |