Babaannem’in Sandığı-9
Babaannem, yedi yıl üç ayları tutar (84 yaşında vefatına kadar orucunu aksatmaz), hacca gider. Dedem 1965 yılında hacca gittiğinde, onu götür(e)memiş. 1981 yılında,12 Eylül darbesinden sonra hac yolu açılır ve Dedem, Babaannem’i götürür. Dedem, daha önce hacca bir defa gittiği için, belki sınırdan dönme ihtimalleri vardır. Babaannem, Dedem’e ‘eğer seni sınırdan bırakmazlarsa, ta devlet başkanı Kenan Evren’in yanına kadar giderim’ diyerek kararlılığını gösterir. Böylece her şeye rağmen Babaannem hac vazifesini yerine getirir. Hac esnasında, Konya müftüsü, kafilesiyle yaptığı toplantıda ‘içinizde çocuklarının düğününde davul zurna çaldırmayan kimse var mı?’ diye sorar. Babaannem, el kaldırıp ‘altı çocuğumu evlendirdim. Hiçbirisinin düğününde davul zurna çaldırmadım’ der. Bunun üzerine müftü efendi Babaannem ve Dedem’i yanına çağırır. İsimlerini sorar. Babaannem, isminin Fatma, Dedem ise, Ali olduğunu söylediğinde, Hoca Efendi, ‘işte, Hz. Ali ve Hz. Fatma’nın kurduğu bir aile gibi’ diyerek onları ideal bir çift olarak topluluğun önünde över. Babaannem’in anlattığına göre, ömrü boyunca kızlığından beri hiç namazına bırakmaz, her dâim vaktinde kılar. “Herhalde kazaya kalmış namazım yoktur” diye anlatır çocuklarına. Hac dönüşünde de ilginç bir olay olur. Babam nakliyecilik yaptığı için onları yol üzerinde karşılar ve eşyalarıyla birlikte kamyonla getirir. Dedem vefat ettiğinde, Babaannem metanetlidir; kadere razı, hayat arkadaşının son yolculuğunu mütevekkil bir halle karşılar. Televizyon izlemekten hoşlanan Babaannem’in diğer bir özelliği acıklı, hüzünlü film ve dizileri izlememesidir. Çocuklarına, gelinlerine ve torunlarına da izlememeleri konusunda tavsiyede bulunur. Sırlı ve gizemli filimler, her şeyin gerçeğini yaşamış olan Babaannem için çok aldatıcı ve yapaydır. O bilirdi ki, sır ve gizemlerle dolu, insanın çabasını ve eylem gücünü sınırlandırılacak şeylerin faydası yoktur. Akraba çevrelerinin hepsinden önce Dedem, Babaanneme ilk buzdolabı, ilk televizyon ve ilk çamaşır makinasını satın alır. Kıbrıs Barış Harekatı’nın görüntülerini, gecenin sonuna doğru veya sabah namazı vaktinde, sonradan Müslüman olan Amerikalı sporcu Muhammed Ali’nin boks karşılaşmaları, işte bu televizyonda bütün aileyle birlikte heyecanla ve dua edilerek izlenirdi. Sakıncalı yerlerde, uzaktan kumanda o günlerde henüz ülkemizde olmadığı için olumsuz görüntüleri engelleyecek özel uygulamalar yapılırdı. Dedem, teknolojiyi kullanmada alabildiğince rahat harekete eder, gecikmeden satın alırdı. Babaannem de bu konfordan olabildiğince yararlanmasını bilirdi. Babaannemin bir diğer özelliği, Dedem’in satın aldığı Singer marka dikiş makinasını kullanmayı, kendi kendine öğrenmesiydi. Onun zeki olduğu, buradan anlaşılabilir, diğer taraftan on iki eylül darbesinden sonra başlatılan okuma yazma seferberliğinde, okuma yazma öğrenmek için gösterdiği gayreti de buna eklemek gerekir. Benzer şekilde, Annem de, Babam’ın aldığı dikiş makinasını öğrenip, çeyiz işleri yapar, emeğinin karşılığını yaptıklarıyla alırdı. Becerikli ve yetenekli olan Babaannem, bu dikiş makinasıyla, elbiseler ve başka ürünler dikerdi. Bunların bir kısmı da, yanlış hatırlamıyorsam, Dedem’in manifatura dükkanında satışa çıkardı. Babaannem, giyimine düşkün ve bakımlıydı. Kendi elbisesini kendisi dikerdi. Bazı fakir komşuların da elbisesini ücret almadan dikerdi. Dedem, İstanbul Sultan Hamam’dan getirdiği kumaşları ve Konya’dan getirdiği elbiselikleri, öncelikle Babaannem’in kendisi için dikmesini isterdi. Çocukları ve torunlarının, istediğimiz elbiseyi seçerek giymemizi arzulardı. |
858 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |