Babaannem’in Sandığı-8 Yemek yapmada uzman bir aşçı olan Babaannem, (ki bu özelliği yanında uzun süre kalan anneme de geçer) o dönemde bizim yörede yaygın olmayan pastırmayı bile yapardı. Babaannem pastırma yapmayı kendi anasından öğrenmiş. Köyde etleri saklamanın yolları, kavurma yapmak, kurutarak dövme yapıp çömleğe koymak, pastırma ya da sucuk yapmak şeklinde gerçekleşirdi. Sığır veya dana kesildiği zamanlarda kestikleri hayvanların etlerini önce tuzlar, sonra onu çemene yatırır ve kuruması için asardı. Belki de bu ve benzeri yiyeceklerin yapımlarını Babaannem, orada yaygın olmadığını düşündüğümüzde, anlatılanlara göre memurların eşlerinden öğrenmiş olabilir. Babaanneme bakıldığı zaman, o günün kadını çilekeştir. Necmiye Hala’mın anlattığına göre, bir kazan peynir suyu kaynatır, onu bir kilo çökelek elde için yapardı. Akşama kadar hiç durmadan çalışır. İşi bittiği zaman, evlerin içinde çeşme olmadığından dolayı, yakındaki elle kazılmış olan, duvarları taşlarla örülü kuyudan su çekmeye giderlerdi. Yani kadınlar, boş buldukları vakitleri de, su çekmek için kullanırlardı. Diz problemi olduğu için Babaannem, yürümekte zorluk çekerdi. Değişik hastalıkları vardı, ama genel olarak sağlıklıydı. Astımı onunla birlikte ömrü boyunca devam etti. Dizleri rahatsız olduğu için daha çok onlar romatizma ilacı kullandığını, bizzat ben de biliyorum. O ilacı o kadar uzun kullanmıştı ki, ismini aile içerisinde bilmeyen yok gibiydi. Her defasında bir avuç ilaç alırdı. Seksen dört yıl gibi uzun bir hayat sürdü. Ama bir gün sabah namazını kalktığı sırada abdest almaya giderken vefat etti, Ankara'da. Aslında ona mutlu bir yaşlılık dönemi yaşatmıştır, çocukları, gelinleri ve torunları. Onların, ele avuca düşmemesi, yatağa bağlı kalmaması şeklindeki duaları, Cenabı Hakk'ın nezdinde o kadar kabul olmuştur ki, Babaannem ayakta iken vefat eder. Sabah namazını kılmak için abdest almaya giderken ayakta Hakk’ın divanına ulaşır. Babaannem, Halam’ın anlattığına göre, yanında kalma sürecinde (üç ay) adeta, ölüme bir hazırlık yapar. Tanıdık ve akrabalarından ölenleri hatırlatarak, kendisiyle yüz yüze görüşen veya telefonla konuşanlarla helalleşmeyi de ihmal etmez. Kendisini aradığımda, telefonda “hiç bu kadar kötü olmamıştım, herhalde öleceğim” diye mütevekkil bir ifade kullanırdı. Halama, ‘kışın bitimine kaç gün kaldığını’ sorması, aslında yaz döneminde Yunak’taki evine olan özlemini akla getirmekteydi. Nihayetinde takvimlere göre, kışın son gününde, otuz mart Cuma günü vefat etti (2012). Rahman’ın izin ve kudretiyle inşallah, onun baharı, mekânı cennet olmakla gerçekleşir. |
842 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |