• Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
Üyelik Girişi
Videolar

Yeni Yayımlanan Kitaplar

   

İsmail Haqqi His Life Works and Views
Bayram Ali Çetinkaya
İNSAN YAYINLARI

ibn rüşd (1. cilt) (uluslararası ibn rüşd sempozyumu bildirileri) doğu-batı ilişkisinin entelektüel boyutu ibn rüşd'ü yeniden düşünmek



ibn rüşd (2. cilt) (uluslararası ibn rüşd sempozyumu bildirileri) doğu-batı ilişkisinin entelektüel boyutu ibn rüşd'ü yeniden düşünmek




Dini ve felsefi metinler: Yirmibirinci Yüzyılda yeniden okuma, anlama ve algılama

Bayram Ali Çetinkaya(Editör)

Doğu-Batı: İki Dünyanın Buluştuğu Noktada Düşünce Günleri



İzmirli İsmail Hakkı
Bayram Ali Çetinkaya
 İNSAN YAYINLARI



15 TEMMUZ DESTANI
Babaannem’in Sandığı-6

 

 

Anadolu kadını olarak Babaannem, türküleri sever. Kendisi de türkü söylerdi. Tabii o dönemde TRT'nin Ankara radyosunda Yurttan Sesler Topluluğu türküleri çalardı. İnsanlar zevkle dinler. Hatta Radyo tiyatrolarında Arkası Yarın’ı kaçırmamaya çalışırdı.

 İyi yemek yapan, iyi katık toplayan birisidir Babaannem. Tereyağı, çökelek, tulumlar turşular, kurutmalar, reçeller, pastırmalar hazırlayan yetenekli, dinamik ve becerikli bir Anadolu kadınıydı. Yazın yaylaya gidildiği zaman, onun ve gelini annem Elife’nin hazırladığı katıklar biriktirilir, yıllık bulgur ve un hazırlanırdı. Daha sonra okulların açılmasına yakın bir tarihte, yani Eylül ayına yaklaşıldığında ise, onlarla birlikte bostanlar ilçeye, Yunak’a getirilirdi.

Yayladan ilçeye, yani Yunak’a giden ilk kadın, Babaannemdir. Yalnız onun işi, yayladan daha ağırdır. Beraberinde okul çağına gelmiş, çocuklarıyla birlikte kayınlarının çocukları, hatta kendi erkek kardeşi de vardır. Nereden bakılırsa bakılsın yedi sekiz çocuğa bakmak durumundadır. Hepsinin ahlakları, karakterleri, kişilikleri ve hareket tarzları farklıdır. Gerçekten bu kadar çocukla ilgilenmek, çok meşakkatli ve yorucu bir hal almaktaydı.  Ancak başkasından bir şey istemeyen Babaannem, sürekli verici olduğundan dolayı, hepsine katlanır, kimseye kırmamaya özen gösterir. Sıkıntıları ve sorunları, kendisine saklar, üstesinden gelmeye çalışır. Böylece sabretmek ve tahammül etmek, onun karakteri haline dönüşür.

Çocuklarına karşı Babaannem, sert ve otoriter idi. Cıvıklık ve gevşekliği sevmez, o dönemde yaygın olan haliyle çocuklarına sarılmazdı. Ama yufka yürekli idi, içten içe severdi. O dönemde, zaten sevgi gösterilmez. Nedendir bilinmez, gösterilmesi de iyi karşılanmazdı.  Belki de çocukların şımarmaması için böyle yapılırdı. Babaannem, çocukları evlendiğinde bile onlara olan düşkünlüğünü gösterirdi. Onların evine giderken reçeller yapar, turşular götürür; gidemiyorsa gönderirdi. Hamur işleri, çörekler, börekler hazırlar; bunları dizleri tutmadığı için, oturarak yapardı.

Tacettin ve Hasan amcam, Konya'da İmam Hatip Okulu’nda öğrenciydiler. Yurtta kaldıkları zaman da evde kalırken de, Babaannem, okuyan bu çocukları için küçük tulum peynirleri, pastırma, sucuk, kavurma gibi uzun süre dayanabilecek yiyecekler kordu.

 Biz torunlarına hiç bağırmaz, sert davranmaz, fiske bile vurmazdı. Babam Osman’a, torunları olarak bize niye bağırmadığını sorduğumda, (aslında çocuklarına çok bağırır bazen de bu bağırmasını tepkisel olarak terlik atarak hafif hafif döverek gösterir, ama torunlarına asla böyle bir şey de bulunmaz) ilginç bir cevap aldım. Babam, ‘torunlar, ceviz içi gibidir’ diyerek onları, Allah'ın ahir zamanda vereceği en büyük hediye olarak tanımladı. Babam, annesinin de böyle düşündüğünü söyledi.

Babaannemin torun sevgisini, bir olayla hatırlatmak gerekirse; küçükken torunlarından birisi elindeki sopayı çocukluk refleksiyle Dedem’in başına vurur, başını kanatır.  O torun, Dedem namaz kılarken bunu yapar. Namazını bitirdiğinde, Dedem de ona bir tokat atar. Buna şahit olan Babaannem, hışımla gelir ve ‘o henüz çocuk, bilmiyor sen de mi bilmiyorsun’ diyerek dedeme çıkışır. Son dönemine kadar Dedem ile babaannem kırk dört yıl mutlu bir evlilik ve birlikte güzel bir hayat geçirirler.

Dedem babaannemin kıymetini bilir, ona saygılı davranır. Babaannem de, Dedem’e hürmet eder, onun tanıdık ve tanımadık misafirlerini ağırlar, yemekler hazırlar. Dedem, Babaannem için ‘Kurban Bayramı günlerinde özellikle ‘ayakları pek tutmaz, önüne iş geldiğinde beş kişinin işini yapar’ diyerek iltifat eder ve överdi.

Vefat ettiğinde Dedem’in, cebinde bulunan kağıtta yazılı olan ‘ben öldüğümde annenize ve kız kardeşinize iyi bakın, ilgilenin…” ifadeleri, onun hayat arkadaşı, can yoldaşı Babaannem’e verdiği değerin hassas bir göstergesiydi.

  
891 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi15
Bugün Toplam162
Toplam Ziyaret194687
Etkinlikler
YENİ ÇIKAN ESERLER
          


                                 






                                             


                                               
                                                                                        
                                                      
                                                   
     





Yayımlanan Eserler


Sayıların Gizemi ve Tasavvufun Dinamikleri
Bayram Ali Çetinkaya
İnsan Yayınları


   İlkçağ Felsefesi Tarihi
Bayram Ali Çetinkaya 
İNSAN YAYINLARI









Yitik Bilgi ve Hikmet
Bayram Ali Çetinkaya





İslam Medeniyetinin Dinamikleri
Bayram Ali Çetinkaya
 İNSAN YAYINLARI



İrfan ve Hikmet Peygamberi 
Bayram Ali Çetinkaya
   İNSAN YAYINLARI
   



   Şems-Mevlana Dostluğu
     Bayram Ali Çetinkaya
     İNSAN YAYINLARI
      


Medine'den Medeniyete

Bayram Ali Çetinkaya
İNSAN YAYINLARI