Babaannem’in Sandığı-3
O tarihlerde düğünler, önemli toplumsal olaylardandı. Güz mevsiminde yapılan düğünler bütün yaz boyunca harmanda çalışanlar için günlerce eğlenmek anlamı taşır. Dolayısıyla düğünler, çok renkli ve heyecanlı geçmekteydi. Kız ve erkek tarafları, eksiksiz bir şekilde mutlaka düğünlerde bulunurdu. Düğünlerde sadece kız alıp verme işlemi olmazdı. Kız görmeler, yeni gelin adayları araştırmaları, hayvan ve toprak mahsulü alım-satımı, kısacası ticaret de konuşulur ve görüşülürdü. Millet, insanlar, halk, düğünleri sabırsızlıkla bekler. Çünkü yemekler yenecek, oyunlar oynanacak, güreşler yapılacak; tura oynanacak diye heyecanla düğünleri beklerler. Böylece düğünler, adeta bir festival ve panayır havasında geçer. Tura, aslında kalın urgan ile yapılmış iplerle birbirlerini düşürmeye çalışılan bir oyundur. Bu oyunun arkasından güreşe geçilir. Kız tarafının güreşçisi olduğu gibi, erkek tarafının da bir güreşçisi olur. Her ikisi er meydanında güreşe tutuşurlar. Bu da çok büyük bir katılımın olmasına sebep olur. Mücadele sırasında, boksta olduğu gibi, güreşçilerin etrafı müdahale etmesinler diye iple çevrilir. Davulcu ve ve zurnacı abdal'ların çaldığı cenk havasıyla güreş tutulur tura oynanırdı. Gelin almaya gelen at arabaları konvoyu yol boyunca kıyasıya yarış yaparlar kendilerinin maharetini, atlarının da asaletini ortaya loyarlardı. Düğünlerde damadın babasına nezaret eden ve onun yanında oturan bir adam bulunur ki, ona Kirve (Kirif) denilir. Düğünlerde kadınlar ayrı, erkekler ayrı oynar. Kadınlar, erkekleri izler, ama erkekler, kadınları izlemezler. Kadınlar, kuytu bir köşede erkeklerin oyunlarını takip ederler. Düğünlerde kazanlar kaynar, yemekler pişer. Bu durum üç gün, beş gün, bazen bir hafta devam eder. Erkek tarafı, düğün kız tarafının evinde gerçekleşirse, o zaman kız tarafına koyunlar ve hediyeler getirir. Düğünlerde, bazen on, durumuna göre yirmi-otuz veya elli koyun kesilip kazanlarda pişirilir. Köyden veya dışarıdan gelen herkes, bu sevgi kazanlarından pişen muhabbet yemeklerini büyük bir iştahla yerlerdi. Bütün köy ve çevre köylerden gelen yüzlerce kişi, büyük bir katılım oluşturur. Elbette bu kadar çok insanı doyurmak için, erkek tarafı, kevani denilen kadın aşçıları yanlarında götürürler, onlar da kız tarafının evinde güzel yemekler pişirirlerdi. Düğün yemekleri arasında genellikle susuz kuru fasulye üzerine yoğurt, onun da üzerine tereyağı dökülerek ikram edilen yemek bol miktarda hazırlanırdı. Bunun yanında yine bol miktarda kemikleri ayrılmış, etleri özenle seçilip ayıklanmış olan yemekler büyük tabaklarda ikram edilirdi. Bunun yanında yaprak sarması, bulgur pilavı, tahinli beyaz helva ve hoşaf düğünlerin ana menüsünü oluştururdu. Düğün yemeği o dönemde çok önemliydi. Şimdi bu düğün yemeği, günümüzde Konya'da, daha profesyonelce devam ettiriliyor. Bununla ilgili yemek şirketleri, aynı bu yemek türlerinde, isteğe göre değişiklikler yaparak düğün yemekleri hazırlıyorlar, yani gelenek devam ediyor. Hâsılı, o dönemde düğün sırasında yemekler yeniyor, çeşitli oyunlar oynanıyor. Babaannemin düğünü de bu şekilde gerçekleşiyor. Babaannem, gelin alınmadan önce komşu veya arkadaşının birinin evinden kendi evine geliyor. Yine o dönemde başlık denilen bir olgu var. Tabii başlık aslında erkek tarafından kız tarafına veriliyor ve bu başlıkla kızın eşyaları alınıyor ve bazen kız tarafı ihtiyaçların bir kısmını kendileri de alabiliyor. Bunun yanında nişan ve düğünlerde çerezler ikram etmek de bir gelenek. Kız tarafı sürekli alıcı konumunda, erkek tarafı bu anlamda verici konumdadır. Masrafları, ihtiyaçları karşılayan, hatta Kurban Bayramı’na denk gelirse, düğün yapılmadan önce erkek tarafı, hısımlara kurban götürürdü. Kız evinde düğün günü, dışarıda çeyiz sergilenir, dualar edilir. Erkek tarafı daha sonra bu evin dışına serilmiş olan çeyizleri toplar ve at arabasına yüklerdi. Sonunda çeyizler, genç evlilerin yaşayacağı yeni eve götürülürdü. Diğer taraftan, misafirlerin/davet edilenlerin düğüne getirdiği hediyeler olurdu. Kimisi adına saçı denilen koyunları, yanlarında hediye olarak getirirlerdi. Bununla birlikte birde düğünlere katılanlara, ‘okuntu’ adı verilen hediyeler hazırlanırdı. ‘Okuntu’, davetiye demektir. Davet edilecek kişi/kişilere köy içinde kadınların da olduğu bir topluluk, diğer köyler için de sadece erkeklerin gittiği topluluk okuntu denen genelde "kutnu" denen Antep kumaşları hediye olarak verilirdi. Düğüne gelen misafirler durumuna göre "saçı" denilen hediyeler getirirler. Bu ya kısır bir koyun, ya erkek toklu veya bir koç olur. Çok varlıklı ise birkaç tane saçı birden getirir. Gelen bu koyunlar bir hafta süren düğünde kesilir, pişirilir, yenir. Kadınlar bu düğünlerde sürekli yemek hazırlamakla bitap düşerler. |
908 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |