• Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
Üyelik Girişi
Videolar

Yeni Yayımlanan Kitaplar

   

İsmail Haqqi His Life Works and Views
Bayram Ali Çetinkaya
İNSAN YAYINLARI

ibn rüşd (1. cilt) (uluslararası ibn rüşd sempozyumu bildirileri) doğu-batı ilişkisinin entelektüel boyutu ibn rüşd'ü yeniden düşünmek



ibn rüşd (2. cilt) (uluslararası ibn rüşd sempozyumu bildirileri) doğu-batı ilişkisinin entelektüel boyutu ibn rüşd'ü yeniden düşünmek




Dini ve felsefi metinler: Yirmibirinci Yüzyılda yeniden okuma, anlama ve algılama

Bayram Ali Çetinkaya(Editör)

Doğu-Batı: İki Dünyanın Buluştuğu Noktada Düşünce Günleri



İzmirli İsmail Hakkı
Bayram Ali Çetinkaya
 İNSAN YAYINLARI



15 TEMMUZ DESTANI
Mevlânâ, Sadık Köpek ve Vefâsız İnsan

17.12.2019 00:01

 

Sıradan insanlar için vefâ gibi erdemler belki büyük bir mana ifade etmez. Halkın içindeki Mevlânâ, bunun farkındadır. Onun nezdinde vefâkâr öyle bir kişidir ki, bu vefâsını ve bağlığını kimseye fâş etmez, gizler, kendisine saklar. Demirdeki su, taştaki ateş ne ise, âşıklar için vefâ kokusu da aynı öyledir. Ki, bu koku, ehlince duyulur ve hissedilir.

“Bir zamanlar, halk arasında eğleşip, onlarla beraber oturup durdum. Ben, onlardan ne bir vefâ kokusu aldım, ne de onlarla bir vefâ rengi gördüm. En iyisi halkın gözünden, demirdeki su, taştaki ateş gibi gizlenmeliyiz.” (Mevlânâ, Rubailer, no: 1208)

            Gönül Sultanı Mevlânâ, dostlarına karşı her dâim büyük vefâ ve sadakat içinde olmuştur. Onun için, ‘sevgide çekilen cefâda binlerce vefâ var’dır.

Hz. Mevlânâ, vefâsız gönülleri anlatmak için akıl sahibi olmayan hayvanlar üzerinden bir temsil kullanır. Ona göre, köpekler bile serserilik ederek, kaldıkları evlerden ayrılıp bağlarını kopardıklarında mahalledeki diğer köpeklerin vefâ dersi verip uyardıklarını ifade eder. Pir de ikaz eder: Fayda gördüğün kapıya bağlan, nimet verdiğinden dolayı Hakk’ı gözeterek o kapıdan bağını kesme. O hayat kapısının vefâ bekçisi ol. Unutma ki vefâsız serseri köpeği, mahallenin ehlileştirilmiş köpekleri ısırmadan bırakmazlar.

“Köpekler bile mahallelerine gelen serseri köpeklere ‘ilk evden gönül bağını koparma’ diye öğüt verirler:

Kemik yemiş olduğun ilk kapıya sımsıkı sarıl. O nimetin şükrünü yerine getir. Hakk’ı gözet, o kapıdan ayrılma…

İlk kapışan gitsin ve orada kurtuluşa ersin diye o serseri köpeği terbiye etmek için ısırırlar.

Onu ısırırlar da; ‘Git, ey şaşkın köpek, velinimetine isyan etme’ derler.

O kapıya halka gibi bağlan, o kapının çevik, atik bir bekçisi ol.” (Mevlânâ, Mesnevî Tercümesi, çev: Şefik Can, III-IV, Beyit: 315-319)

Her hâlükârda vefâsızlık etmek, serseri köpeklere özgü bir nankörlüktür. Vefâlı olmak, köpeklere mahsus bir özelliktir. Mevlânâ, onun için diyor ki, köpekler için bile vefâsızlık bir ayıp ve kusur olduğu halde, sen bir insan olarak nasıl da vefâsız olabilirsin. Nitekim Hakk Teâlâ, vefâ göstermekle zatını övdü. Hakikatte Hüdâ’dan başka kim ahdine vefâ gösterdi. Hâkimler Hâkimi’nin hükmüne karşı koyana vefâlı olmak, bizatihi vefâsızlıktır. Alemlerin Rabb’in hakkı, bütün haklardan üstündür ve ondan önce gelir.

“Bizim vefâsızlığımıza örnek olma, vefâsızlık edip boş yere vefâsızlığı açığa vurma.

Çünkü vefâlı olmak, köpeklere mahsus bir huydur. Sen vefâsızlık ederek köpeklerin adını kötüyü çıkarma.

Vefâsızlık, köpekler için bir leke, bir ayıp olduğu halde, sen nasıl oluyor da insan olarak vefâsızlık gösteriyorsun?

Cenâb-ı Hakk da vefâ göstermekle övündü de ‘Bizden başka kim, ahdine vefâ gösterdi’ diye buyurdu.

Hakk’ın haklarını reddedene, saymayana karşı vefâlı olmak, iyi bil ki vefâsızlığın tâ kendisidir. Hiç kimsenin hakkı Allah’ın haklarından önce gelemez.” (Mesnevî Tercümesi, III-IV, Beyit: 320-324)

Vefâsızlık, Mevlânâ’nın nezdinde yok olmakla birdir. Vefâsız olmaktansa keder ve hüzün dünyasında boğulmak daha iyidir. Yaşamak, vefâsız için en büyük lütuftur. Pîr için, dünyanın kendisi bizatihi vefâsızdır. Vefâsız dünyada Mevlânâ için en vefâlı dost, gam, keder ve hüzündür.

“Vefâsız gönül, gamlara batsın, yasa bürünsün, kimde vefâ yoksa, o kişi dünyada yok olsun, yaşamasın daha iyi. Gördün ya, beni dünyada dertten başka kimse hatırlamıyor, bu vefâsız dünyada benim en vefâlı dostum kederdir.” (Mevlânâ, Rubailer, no: 490)

Mevlânâ ahlâkında vefâsızlık büyük bir gaflettir. Bu hale sahip olan onun gözünde her dâim keder ve matem içindedir, değilse bile olmalıdır. Vefâsız kişi, âlem için bir fazlalık ve züldür, bu dünyada onun hayatını sürdürmesine izin yoktur. Dünyada kimsenin hatırlamadığı zavallı gariplerin yaşadığı dert ve keder, Rumî için, vefâlı bir dost hükmündedir. Bundan dolayı vefâlı aşkın derdi, ondan övgü almaktadır.

  
519 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam102
Toplam Ziyaret194627
Etkinlikler
YENİ ÇIKAN ESERLER
          


                                 






                                             


                                               
                                                                                        
                                                      
                                                   
     





Yayımlanan Eserler


Sayıların Gizemi ve Tasavvufun Dinamikleri
Bayram Ali Çetinkaya
İnsan Yayınları


   İlkçağ Felsefesi Tarihi
Bayram Ali Çetinkaya 
İNSAN YAYINLARI









Yitik Bilgi ve Hikmet
Bayram Ali Çetinkaya





İslam Medeniyetinin Dinamikleri
Bayram Ali Çetinkaya
 İNSAN YAYINLARI



İrfan ve Hikmet Peygamberi 
Bayram Ali Çetinkaya
   İNSAN YAYINLARI
   



   Şems-Mevlana Dostluğu
     Bayram Ali Çetinkaya
     İNSAN YAYINLARI
      


Medine'den Medeniyete

Bayram Ali Çetinkaya
İNSAN YAYINLARI