Sevgi ve Dostluğun Mührü Vefa İnsan, ruhlar âleminde Hakk Teâlâ ile yaptığı misakı/anlaşmayı onaylamıştır. En Yüce Dost’u sonsuz güç ve kudret sahibi Mutlak Varlık olarak aklen kabul etmiş ve kalben tasdik etmiştir. el-Veli, ne güzel vekil, ne güzel yardımcıdır. Dost olarak Azim olan Allah bize yeter. Dosta bağlılık sevgiyle olur. Sevgide bağlılık dosta vefa göstermekle gerçekleşir. Dostluğu sürdürmek için sebat etmek gerekir. Sebat etmek için vermek ve sürekli vermek lazımdır. Verdikçe dostluk sağlamlaşır, kavileşir. Vermek, vefa göstermekle başlar. Sevgiyi vermek, dostluğu vermek, gönlü vermek, vefanın hazineleridir. Bu hazine tükenmedikçe vefasızlık gerçekleşmez. Verildikçe artan bu hazine, kalp ve ruhun inşa ettiği bir zenginliktir. Vefa, sadakati beraberinde taşır. Sevgi, dostluk ve sadakat vefanın muhafızlarıdır. Onun için vefa ihanetle aynı heybeye girmez. Çıkar, menfaat, kıskançlık, kibir, ucup ve benlik vefanın zehiridir, onu yok eder, bitirir. Sözünü yerine getirmek, ahdinde durmak, vefalı kalplerin vasıflarındandır. Bağlılık göstermek ve sözünde kararlılıkla durmak, tehdit ve tehlikelere meydana okumaktır. Korkaklık ve sinsilik, vefa mahallesinde ikamet etmez. Cesaret ve fedakârlık, onları, sevgi ve dostluğun mekânı olan vefa diyarına yaklaştırmaz. Dostluk ve sevgide süreklilik muhabbetle gerçekleşir. Muhabbet azaldıkça vefasızlık çoğalır. Nitekim kelam ve temaşa samimiyetin terazileridir. Terazi, sadakat ve sevgiyle dengelenir. Zira vefa, bu erdemlerle varlığını devam ettirir. Anlaşma ve ahdi yerine getirmek, vefalı gönüllerin vasfıdır. Sözünde durmayanlar, ahitlerini yerine getiremezler. Bir de ahdini az bir bedelle/çıkarla satarlarsa, fitne ve fesadın failleri haline gelirler. Verilen sözü yerine getirip arkasında durup vefa gösteren, sorumluluklarını yerine getirenlerdir. Böyle yapmayanlar, sırt çevirip kaçan korkak kişilik sahiplerine dönüşürler. Vefa; arkadaş, dost, aile, cemiyet ve devlete gösterilir. Hırs, tamahkârlık, haset, gıybet ve dünyevileşme vefasızlığa sebep olduğu için, vefa gösterilmesi gerekenlere sırt çevrilmektedir. Erdemli insan, samimiyetle aile, arkadaş, cemiyet ve devletine bağlı kalır ve onlara hizmet eder. Vefasız olan güçlü ve zâlimin yanındadır. Çıkar ve menfaat anlarında vefalı olduğu söyler. Aslında o, menfaatine karşı vefa (!) göstermektedir. İşte kendisi için isteğini kardeşi, ailesi, toplumu ve devleti için de isteyen, vefa diyarının sakinidir. Hatta vefalı, hayatta olmayan babasının dostlarını koruyup gözeten ve muhtaç anlarında ihtiyacını karşılayandır. Ne güzel bir vefadır, Allah’ın Habibi’nin (s) sadık ve iman sahibi eşi Hz. Hatice’nin vefatından sonra, dost ve arkadaşlarına ikramda bulunması ve onları ziyaret etmesi... Dostların vefası bir başkadır. Onlar aralarında ummanlar olsa bile, mesafeleri yok eden vefakâr ahbaplardır. Yıllar geçse bile, sevgi ve muhabbetin azalmadığı dostluklar vefanın numuneleridir. Aranmayı beklemeyen arkadaş ve dostlar (çünkü kendileri arar), yıllarca birbirlerini görmeseler dahi, sevgilerinden hiçbir şey kaybetmezler. Birbirlerini görmedikleri zaman, yakın aile bireylerinden birisinin hasretinin olduğu gibi, gurbet hayatı yaşarlar. Vefa, sadakat gerektirir. Zor ve güç anları, vefanın test zamanlarıdır. Tıpkı Hz. Mevlânâ’nın Tebrizli Şems’le yaptığı gibi, konuşmak ve hasbihal etmek, vefakâr dostlar için doyumsuz anlardır. Bu mutluluk zamanları, susulmadan muhabbetin koyulaştığı bereket vakitleridir. Vefa vakitleri olan bu anlarda, dostlar, dert, sorun ve üzüntüleri paylaşırlar ve nefes alırlar. Yine bereket saatlerinde vefalı dostlar, mutluluk, zevk, hedef ve ideallerini konuşurlar. Hâsılı, vefa; sevginin, muhabbetin, dostluğun, arkadaşlığın, ahbaplık ve yarenliğin göstergesidir. Nitekim bu güzellikler de, ‘mutluluğun resmini yapmak” için kullanılan birbirinden enfes renk ve desenlerdir. |
697 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |