• Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
Üyelik Girişi
Videolar

Yeni Yayımlanan Kitaplar

   

İsmail Haqqi His Life Works and Views
Bayram Ali Çetinkaya
İNSAN YAYINLARI

ibn rüşd (1. cilt) (uluslararası ibn rüşd sempozyumu bildirileri) doğu-batı ilişkisinin entelektüel boyutu ibn rüşd'ü yeniden düşünmek



ibn rüşd (2. cilt) (uluslararası ibn rüşd sempozyumu bildirileri) doğu-batı ilişkisinin entelektüel boyutu ibn rüşd'ü yeniden düşünmek




Dini ve felsefi metinler: Yirmibirinci Yüzyılda yeniden okuma, anlama ve algılama

Bayram Ali Çetinkaya(Editör)

Doğu-Batı: İki Dünyanın Buluştuğu Noktada Düşünce Günleri



İzmirli İsmail Hakkı
Bayram Ali Çetinkaya
 İNSAN YAYINLARI



15 TEMMUZ DESTANI
Millet Olmak

04.11.2019 00:01

 

Millet olmak, toplumlar ve devletler için büyük bir bahtiyarlıktır. Zira millet ruhunu elde eden toplumlar, mutlu ve huzurlu halklar olurlar. Buna ulaşanlar, uzun ömürlü devletleri kurar ve yaşatırlar. Nitekim milletin tanımı bu değil midir?

Genel olarak sözlükler milleti çoğunlukla “aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu” (TDK Sözlüğü) şeklinde tarif etmektedirler. Bazı lügatler, buna “aynı köke dayanan” ifadesini de eklemektedirler. Yine tanımlar içerisinde kavim, ulus, ümmet ve ahali gibi karşılıklar bulmak da mümkündür.

Sadece ‘bir yerde bulunan insanların tümünü’ millet kabul edersek, benzer ve ortak özellikleri dışarıda bırakmış oluruz ki, bu eksik bir tarif olmaktadır.

Yine hukukî bir millet tanımı şöyledir: “Aynı anayasa ile yönetilen bireylerden meydana gelen fakat bireylerin her birinin üzerinde egemenliği elinde tutan hukukî varlık”tır (Yaşar Çağbayır Büyük Türkçe Sözlük, Tika).

Bunun yanında ‘milliyet adlarından sonra tamlanan olarak kullanıldığında’ o millete ait bireylerin tümü kastedilmektedir; Türk Milleti, İslâm Milleti gibi. Ayrıca millet için ‘herkes, ahali, din, mezhep, sınıf, topluluk’ ifadeleri kullanılabilmektedir.

İlmihal kitaplarında sorulan sorulardan birisi (ilah, din, kitap sorularının ardından) ‘kimin milletindesin?” sualidir. ‘İbrahim Peygamberi’n milletindeyim’ cevabı, her şeyin üzerinde ilahî, nebevî ve İslamî bir karşılık olarak görülmektedir. Bu aslında tevhidin babası İbrahim Peygamber’e yüklenen bir sorumluluktur.

Egemen millet olmanın kökleri, öncelikle kitabî dinlerin de dayandığı İbrahim Peygamber’e kadar gitmektedir. İslâm ümmeti olmak ise, bağlı olduğunuz dinin köklerine size taşımaktadır.

Osmanlı milleti denildiğinde ise, onun hüküm sürdüğü coğrafyadaki Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Laz, Gürcü, Türkmen, Pomak, Roman, Zaza, Ermeni, Rum, Yahudi, (Y)ezidi, Süryani, gibi ırk ve din sahiplerini kapsamaktadır.

Onun için ABD’de yaşayan Ermeni veya Rum, ben “Osmanlı tebaasındayım veya Osmanlı milletindeyim” demektedir; hatta Sivas’tan türkü cdleri istemektedir.

Türkiye’den İsrail’e gidip de orada yaşayan Musevî, Türk radyolarında çalan türkü ve şarkıları dinlerken kendi köklerini aramaktadır.

‘Hıristiyan dininde olan milletler topluluğu’ ve ‘Yahudi milleti’ sözleriyle de, bu dinlere olan aidiyet tasvir edilmektedir.

Büyük millet, Müslüman milleti ve Türk milleti ifadeleri, dünyanın farklı coğrafyalarında aynı dine inanan muvahhid, tevhid toplumlarını ifade etmektedir.

Madem ki, biz İslâm milleti ve Müslüman ümmetiz, o halde köklerimiz Hz. İbrahim’de birleşmektedir.

İbrahim milletinin mensupları olarak, Anadolu topraklarında ve (yakın-uzak) komşu/akraba coğrafyalarında yaşamaktayız. Dilimizde farklılıklar olsa da duygu, ülkü, gelecek ve ideal birliğimiz bulunmaktadır.

Aynı topraklar üzerinde yaşayan, aramızda dil, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insanlar olarak aynı mutlu ve acı tarihi beraber yaşamadık mı? O halde neden birbirimizi ötekileştiriyoruz?

Dedelerimiz ve atalarımız, bu coğrafyada birlikte şehit oldular. Beraber güldüler ve üzüldüler. Kendileri için şenlik yaptılar ve kendileri için üzüldüler. Ancak bununla sınırlı kalmadı. Komşusu, akrabası, hemşerisi, meslektaşı olarak kardeşlik bilinci içinde vatandaş oldukları ülkede herkes için ağladılar ve sevindiler.

Birimize, bir şehrimize, bir bölgemize gelen felaketler karşısında milyonlarca insanımız aynı duyguları taşımadı mı? Yardımlar göndermedi mi? 

O halde niye birbirimizi ötekileştiriyoruz? Birbirimizi aşağılamak ve tahkir etmek için  fırsatlar kolluyoruz? Bir takım simge ve semboller üzerinden niçin sloganlara kapılıp aklımızı ve kalbimizi devre dışı bırakıyoruz?

Yüzlerce yıl şehit kanlarıyla erdem ve merhametin mayalandığı bu aziz topraklarda ‘kendimiz için istediğimizi diğer kardeşlerimiz için de istemedik mi?

Selim bir akıl ve temiz bir kalple samimiyetimizi bozmayalım. Kendimize gelelim… Aksi takdirde Allah göstermesin ikaz, uyarı ve felaketlere muhatap oluruz.

Farklı bedenlerimiz olsa da, tek millet olmalı, tek yürek ve tek ruhla hareket etmeliyiz.

  
446 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi12
Bugün Toplam194
Toplam Ziyaret194719
Etkinlikler
YENİ ÇIKAN ESERLER
          


                                 






                                             


                                               
                                                                                        
                                                      
                                                   
     





Yayımlanan Eserler


Sayıların Gizemi ve Tasavvufun Dinamikleri
Bayram Ali Çetinkaya
İnsan Yayınları


   İlkçağ Felsefesi Tarihi
Bayram Ali Çetinkaya 
İNSAN YAYINLARI









Yitik Bilgi ve Hikmet
Bayram Ali Çetinkaya





İslam Medeniyetinin Dinamikleri
Bayram Ali Çetinkaya
 İNSAN YAYINLARI



İrfan ve Hikmet Peygamberi 
Bayram Ali Çetinkaya
   İNSAN YAYINLARI
   



   Şems-Mevlana Dostluğu
     Bayram Ali Çetinkaya
     İNSAN YAYINLARI
      


Medine'den Medeniyete

Bayram Ali Çetinkaya
İNSAN YAYINLARI