• Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
    • Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya
Üyelik Girişi
Videolar

Yeni Yayımlanan Kitaplar

   

İsmail Haqqi His Life Works and Views
Bayram Ali Çetinkaya
İNSAN YAYINLARI

ibn rüşd (1. cilt) (uluslararası ibn rüşd sempozyumu bildirileri) doğu-batı ilişkisinin entelektüel boyutu ibn rüşd'ü yeniden düşünmek



ibn rüşd (2. cilt) (uluslararası ibn rüşd sempozyumu bildirileri) doğu-batı ilişkisinin entelektüel boyutu ibn rüşd'ü yeniden düşünmek




Dini ve felsefi metinler: Yirmibirinci Yüzyılda yeniden okuma, anlama ve algılama

Bayram Ali Çetinkaya(Editör)

Doğu-Batı: İki Dünyanın Buluştuğu Noktada Düşünce Günleri



İzmirli İsmail Hakkı
Bayram Ali Çetinkaya
 İNSAN YAYINLARI



15 TEMMUZ DESTANI
Deizm Nedir? Deist Kimdir? (1)

10.09.2019 00:01

İnsanoğlu, var oluşundan bu yana sorular soran ve bunların cevaplarını bulmaya çalışan akıl sahibi bir varlıktır. Akıl beraberinde onun düşünen varlık olmasını sağlamıştır. Var eden ve var edilen arasındaki ilişki, bu anlamda ontolojik bir sorun kapsamında tartışılması gereken bir alan olarak görülmelidir.

Bu kapsamda deizm, vahiy ve ilham gibi Yaratıcı’nın inayetiyle bahşettiği hakikat sahasını kendisine özgü bir problem alanı olarak kabul etmektedir. Bununla birlikte deizm vahyin sunduğu Tanrı, din ve kutsalı reddetmektedir. Akıl ile düşünülebilen bir Tanrı’yı kabul eden deizm, aşkın varlığı insana benzetmeyi (teşbih) ve teslisi (üçlü Tanrı inancını) reddeden bir düşünce akımı ve ekolüdür. Peygamber ve dine gerek olmadığını iddia eden deizm, ‘akıl dini’ veya ‘tabiî din’ kavramlarıyla aslında ‘doğal bir dini’ benimsediğini de ortaya koymaktadır. Aydınlanma filozofları Voltaire ve Rousseau, bu dinî ve felsefî tavrı benimseyerek teizme (bir Tanrı’nın varlığını kabul etmek) karşı bir konumda varlık sergilemektedir.

Deizmi, teizmle karıştırmamak gerekmektedir. Zira teizm; vahiy, kitap, din ve peygamberi kabul ederek deizmden ayrıldığı ilkeleri belirginleştirmektedir. Ancak deizm, varlığın özgür iradeli ilk prensini de kabul etmez. O, daha çok doğa olaylarını maddeye bağladığı için materyalizme yaklaşan bir tavır içindedir. Bazı düşünce adamları, deizme Türkçe karşılık olarak ‘yaradancılık’ adını vermişlerse de bu metafizik bir yanlışlığı beraberinde getirmektedir. Örneğin aklı ve deneyi(mi) öne çıkaran bir filozof olarak Aristo, bu bağlamda kabul ettiği Tanrı’ya yaratma gücünü vermekten kaçınmaktadır. Bu açıdan deizme, ‘yaradancılık demekten ziyade ‘ilahcılık’ denmesi daha uygundur. (Süleyman Hayri Bolay, Felsefe ve Doktrinler Sözlüğü, 10 baskı, Ankara 2009, 172.)

Akıl yoluyla tasavvur edilen bir Tanrı’nın varlığını kabul eden deizm, on altıncı yüzyılda ortaya çıkmıştır. Evrene, dünyaya, maddeye ve insana müdahale etmeyen ilâhı kabul eden deizm, Tanrı’nın varlık açısından değil de etkinlik açısından tabiatın üstünde ve bütünüyle dışında olduğunu ileri sürmektedir. Bu düşünce akımına göre, Tanrı evreni yarattıktan sonra kendi yasalarına uygun bir düzenek içinde onu kendisiyle baş başa bırakmıştır.

Akıl ve bilime verilen sonsuz bir değer sonucunda deizm, varlığa, zamana, duaya müdahale etmeyen ve karşılık vermeyen ‘eli kolu bağlanmış’, ‘köşesine çekilmiş’ bir Tanrı’nın arayışı içindedir.

Temel iddialarına bakıldığında deizm, Tanrı’ya ilk sebep olarak varlığı hareket(e) veren/geçiren ontik bir vazife vermektedir. Bu kapsamda Tanrı, alemi yöneten değişmez yasaları koymuştur.

Tanrı, deizme göre, yaratılışa ve yarattığı aleme hiçbir şekilde içkin değildir. Tıpkı bir saatçinin saati meydana getirip, kurduktan sonra, saatiyle ilişkisinin kalmaması gibi, aleme aşkındır, yani ona müdahale etmez.           

Deizm için akıl ile din birbiriyle uyum içerisindedir. Hatta din, akla tabi olmak durumundadır. Bu çerçevede dinin ilkeleri, aklın rehberliğinde ele alınmalıdır. Ayrıca bu akım, mistik unsurlara ve mucizelere yer verilmesine de şiddetle karşı çıkmaktadır (Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü, 2. Baskı, Ankara 1996, 171-172). Böylece sınırlı bir Tanrı tasavvurunu benimseyen deizm, dünyevileşme ve sekülerleşmeye geniş zemin kazandırmaya çalışmaktadır.

On altıncı yüzyılda ateizme karşı felsefî bir akım olarak ortaya çıkan deizm, aydınlanma döneminde Kilise, din ve inanç sistemini sorgulayıp eleştiren ‘akıl dini’ savunucularının öğretisi haline dönüşmüştür (Bedia Akarsu, Felsefe Terimleri Sözlüğü, 6. Baskı, İstanbul (trz), 196).

Tanrı’nın varlığını sorgulamaksızın onu kısıtlayan ve sınırlandıran bir anlayışın temsilcisi olarak deizm, aslında ruhbanlığa ve Kilise otoritesine karşı bir başkaldırı hareketi olarak ortaya çıkmıştır. Deizmi, ateist bir hareket olarak düşünmek gerçeği yansıtmamaktadır. Ancak, Kiliseyi ve azizleri masum (günahsız/hatasız) kabul eden dogmatiklere göre, deistler ateistlerle bir kabul edilmişlerdir. Yaratıcı Tanrı inancını savunan deizm, on yedinci yüzyılda Kiliseden ayrılarak İncili ve Kilise öğretisini reddeden bir akım olmuştur.

  
474 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi13
Bugün Toplam202
Toplam Ziyaret194727
Etkinlikler
YENİ ÇIKAN ESERLER
          


                                 






                                             


                                               
                                                                                        
                                                      
                                                   
     





Yayımlanan Eserler


Sayıların Gizemi ve Tasavvufun Dinamikleri
Bayram Ali Çetinkaya
İnsan Yayınları


   İlkçağ Felsefesi Tarihi
Bayram Ali Çetinkaya 
İNSAN YAYINLARI









Yitik Bilgi ve Hikmet
Bayram Ali Çetinkaya





İslam Medeniyetinin Dinamikleri
Bayram Ali Çetinkaya
 İNSAN YAYINLARI



İrfan ve Hikmet Peygamberi 
Bayram Ali Çetinkaya
   İNSAN YAYINLARI
   



   Şems-Mevlana Dostluğu
     Bayram Ali Çetinkaya
     İNSAN YAYINLARI
      


Medine'den Medeniyete

Bayram Ali Çetinkaya
İNSAN YAYINLARI