Günümüzde kitle iletişim araçlarında, zulüm, işkence ve eziyet haberleri/görüntüleri o kadar sıradanlaştırılmaktadır ki, artık insanlarımız bu canilikler karşısında büyük tepkiler vermemekteler. Şiddetle yaşamak normalleştirilmekte, dolayısıyla onun fâilleri de bundan güç almaktadırlar. Daha da tehlikesi cinayet, vahşet ve şiddetin, çocukların zihin dünyalarına, bilgisayar ve internet oyunlarıyla hayatın bir parçası gibi sunulup normalleştirilmesidir.
Burada yapılması gereken, gerek haber programlarında gerekse görsel tüm medya vasıtalarında her türlü şiddet ve onu teşvik eden hususların takip edilip kontrol altına alınmasıdır. Aksi takdirde gelecek nesillerin, zihin ve ruh dünyaları, onlara ve başkalarına yapılan eziyet ve zulümlerle kirlenecektir. |
16.10.2022 |
Bencil için varsa yoksa kendisidir. Başkaları onun için üzerindeki düşünülecek ve durulacak bir mesele değildir. Varoluşunu kendisiyle gerçekleştirdiğini zanneden/inanan zavallı, her daim nefsini ve benliğini kutsamak ve kutsallaştırmakla meşguldür.
Allah korkusundan nasiplenmeyen, kendisine tapınan egoist, büyüklük hastalığına yakalanmış bir günahkâr adayıdır. Cehennem bu tür kimseler için “ne kötü bir” mekândır.
“Böylesine ‘Allah'tan kork!’ denilince benlik ve gurur kendisini günaha sevk eder. (Ceza ve azap olarak) ona cehennem yeter. O ne kötü yataktır!” (Bakara, 206)
Hz. Mevlânâ’nın benliği merkezi alarak, insanların yaptığı ayrıştırma konusundaki sözleri bize yol gösterir niteliktedir:
Beri gel, beri ! Daha da beri ! Niceye şu yol vuruculuk ?
Mademki sen bensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik.. |
15.10.2022 |
Samimiyetin zıddı olan riya, çok yüzlülük gibi bir rezaletin ortaya konmasıdır. Yine riya, hiçbir değer ve ilke gözetmeden, çıkar ve menfaat girdabında sanal kişisizliklerin vasfıdır. Din ulularının en çekindiği erdemsizliklerden olan riya, münafıklığın emarelerini bünyesinde taşır.
Gösteriş ve sefihlerle tartışarak şöhret kazanıp toplumun dikkatini üzerinde toplamak için ilimle uğraşanlar, ebedî âlemin nimetlerinden mahrum kalacaklardır. Efendimiz (s) “hüzün kuyusundan Allah’a sığının” diye uyarır. Bu kuyunun ne olduğu sorulduğunda “cehennemde bir vadidir; o vadiden her gün yüz kere Allah’a sığınırım” diye cevap vermiştir. Orada kimlerin gireceği sorulduğunda, “amellerinde riya yapan kurrâlar girecektir! diye mukabele bulunur. (Tirmizî, Zühd 48, (2384) |
14.10.2022 |
Bilinmeyenin ardına düşmemek İslâmî bir haldir. Zira kulak, göz ve gönül bu halin sonuçlarından mesuldürler. Bütün duyulanların hakikat olarak sunulması, yalancıların yolunu kolaylaştırmaktan başka bir işe yaramaz.
“Bilmediğin bir şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsra, 36)
“Her işittiğini söylemek, insana yalan olarak yeter.”(Hucurat,12)
Yine yalanın zanla olan bağlantısı unutulmamalıdır. Kötü zanda bulunmak, Hz. Peygamber’in (s) dilinde “sözlerin en yalanıdır.”
“Zandan sakının, çünkü zan, sözün en yalanıdır” (Buhârî, Vesâyâ, 8; Nikâh, 45; Müslim, Birr, 38; Tirmizî, Birr, 56)
Gerçek Müslüman, zan ve yalanın bir üst sınırı olan iftira karşısında sükût edemez. Peygamberlerin maruz kaldığı ağır ithamlardan birisi, iftiradır. İftira durumunda mümin “bu apaçık bir iftiradır” diyebilme yürekliliğini her daim gösterebilmelidir. İyi ve güzel zanna gelince, aksine bu imanın habercisidir. |
13.10.2022 |
Samimiyet ve sadakatten beslenmemiş her türlü ibadet ve iyilik/hayır, yapılmamış hükmündedir. Çünkü orada riya, gösteriş, çıkar ve yaranma söz konusudur. Saflığı bozan ve yozlaştıran her türlü faaliyet, arınmanın içtenliğine muhtaç kalacaktır.
İyi niyet ve halis niyetten uzak kalan eylem; şirk (Allah’a ortak koşmak), nifak (ikiyüzlülük), riya (gösteriş) ve süm’a (ibadetlerini halka duyurma) gibi erdemsizliklerin cenderesinde buharlaşır.
İslâm’la özdeşleşen bir olgu olarak ihlâs; şirk ve riyadan, batıl hurafelerden, kötü duygulardan çıkar ve gösterişten kalbi arındırmayı ifade eder. Arındırma ve saflaştırma, Var Eden’in rızasıyla zirveye ulaşır.
Kardeşinin kendisine yönelik konuşmasından ve eyleminden güvenlik içinde bulunan Müslüman, buna karşılık o da kardeşinin elem ve kederlerinden dolayı hüzünlenir; onun acılarına ortak olur. Yanlışlıklarda uyarır, güzellikler ve hayırlarda teşvik eder, yüreklendirir. |
12.10.2022 |
Karşılıklı olan maddî ve manevî ilişkiler, çıkar ve faydalar üzerinden yürümemelidir. Nasıl ki, Rahman’la ilahî akitleşme, ebedî mutlak bir sorumluluğu gerektiriyorsa, insanlarla olan karşılıklı ilişkiler de, faydanın elde edilmesiyle son bulmamalıdır.
Bugün yapılan erdemsizliklerden olan vefasızlık, toplumda gönül yıkıntılarıyla neticelenmektedir. “İşi bittikten sonra”, bir daha arayıp sormamak ve bağı koparmak sosyal bir hastalık haline geldi. |
10.10.2022 |
Diliyle Müslüman olup da, kalbiyle imanın lezzetinden yoksun olanlar, müminleri üzmemeli, ayıplamamalı ve onların noksanlarını araştırmamalıdır. Eksikleri ve ayıpları araştırmayı kendisine vazife edinenleri, Allah iki cihanda pişman ve perişan ederek utandırır. Müslüman kardeşinin ayıbını ortaya çıkaranı, Mevlâ da, o kimseyi evi gibi herkese açık olmayan yerde bile olsa rezil eder, insanların yüzüne bakamaz hale getirir.
“Ey diliyle Müslüman olup kalbiyle işlememiş olanlar gürûhu! Müslümanları üzmeyin onları ayıplamayın ve onların kusurlarını araştırmayın Şu bir gerçektir ki; her kim müslüman kardeşinin ayıbını araştırırsa Allah da onun ayıbını meydana çıkarır ve Allah her kimin ayıbını meydana koyarsa evinin içinde bile olsa onu kepaze eder.” (Tirmizi)
Başkalarının ayıp, eksik, kusur, hata ve günahlarını araştırmayan, görmezlikten gelen ve örtenleri, Hakk Teâlâ, insanlığın ebedî hayatının başlayacağı günde, noksanlıklarını ve yanlışlarını kapatır, örter. |
09.10.2022 |
İnsanların artık sanal değil gerçek âlemleri olan internet ortamındaki (sosyal medyadaki) retoriği ise, seviyesiz bir şekilde her türlü edep ve saygı sınırları aşan bir hal arz etmektedir. İçerisinde aşağılama, tahkir, küfür, hakaret, iftira ve gıybeti barındıran bu ortam, ne yazık ki, toplumsal düzeyin de bir fotoğrafını gözler önüne sermektedir.
Sufilerin “hazret-i insan” dedikleri insan, kitle iletişim araçlarında adeta kural tanımayan “yabanî bir hayvan” gibi vahşileşme halini yaşıyor. Gönül kırmaların sıradanlaştığı herkese açık olan bu ortamlarda, tüm aile mahremiyetleri, toplumsal bir ekran gibi ifşa ediliyor.
Sosyal medyaya bağımlılık, o dereceye ulaşmış ki, camide namazların arasında ve Cuma vaktinde hutbe okunurken dahi, cep telefonlarıyla uğraşan insanlar sanal dünyadan ayrılamıyorlar. Sanal dünyanın tüm gerekliliklerini yerine getirerek göz, ruh ve kalpleriyle telefon ekranlarına kilitleniyorlar. Ne yazık ki, bu durum, içinde bulunduğumuz dünyevileşmenin boyutlarını da ortaya koyuyor. |
08.10.2022 |
Kızgınlıklarımız bizi, erdemli olmaktan uzaklaştırmamalı ve başkasına hakarete dönüşmemelidir. Başkalarının sövgü ve hakaretleri, bizleri aynı seviyesiz duruma düşürerek öfkenin kurbanları haline düşürmemelidir.
Bu hale yolculuklarda rastlanmaktadır. Şehir içi veya şehirlerarası seyahatlerde sıkça karşılaşılan hususlardan birisi de, insanların birbirini dinlemeden ve anlamadan saygısızca davranıp hareket etmeleridir. Erkeklerin, hatta kadınların bile ağza alınmayacak küfürleri dillerinde düşürmemeleri, gönülleri yaralayan hususlardandır. En kötü tarafı da, küfür ve sövgülere, gözleriyle şahit olan, kulaklarıyla bu kem sözleri işiten taze beyinlerin, yani çocukların aynısı yapma alışkanlıklarını ediniyor olmalarıdır. Yapılan her küfür ve hareket, o tertemiz zihinleri kirletmektedir.
Toplu taşım araçlarındaki (otobüs, uçak, metro, tramvay, vapur…) saygısız, kaba tavır ve davranışlar, gerçekten yüz kızartacak boyuttadır. |
07.10.2022 |
Gıybet, nefsin güzel gösterdiği ve haz aldığı bir fiildir. İnsanlar, gıybetin zararlı ve azarlanmış/kınanmış bir kötü fiil olduğu bile bile yine de gıybet etmekten kendilerini alamazlar. Bu çerçevede “Falancanın boyu kısadır” diyen birisine, Allah’ın Resulü (s), “bu sözün denize atılsa, denizi kokutur” buyurdu”. (Tirmizi)
Gıybet ve benzeri şer fiillerden uzak olanlar, nihayetinde Efendimiz’le (s) birlikte Ahirette komşu ve yoldaş olacaklardır.
“Bir kimsenin malı az, çoluk çocuğu çok, namazı güzel olursa ve müslümanları gıybet etmezse, kıyamette onunla yan yana oluruz.” (Hatib)
Şu halde, Allah, bu marazî hali neden haram kılmıştır? Bu haram kılınmada elbette birçok sır ve hikmet bulunabilir. Bunların en önemlilerinden biri, gıybetin insani ilişkileri zafiyete uğratması ve kişiler arası güven bunalımlarına sebep olmasıdır.
Gıybet toplumsal ve çevresel barış ve birliği zedeler. Ama insanların gıybet ederken büyük bir nefsanî haz aldıkları da aşikârdır. |
06.10.2022 |
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 ... 48 |