Arınmış kalp bize istikameti gösterir. Dosdoğru yoldan ayrılmayan kalp, Hakk’ı ve hakikati kendisine rehber edinmektedir. Zira değişmeye ve bozulmaya muhatap olan kalp, Allah’ın Resulü’nün (s) benzettiği gibi, “çöldeki bir tüy gibidir. Rüzgâr onun içini dışına, dışını da içine çevirir durur.”
Değişen katı kalp, beraberinde ‘göz katılığını’, yani ağlamamayı getirir. Hırs ve tul-i emel de onlarla beraber bulunur. Halbuki kalbi rahatlatmak ve inceltmek, zühd sahibi olmakla mümkün olur. Kalp ve içinde olduğu beden, dünyaya rağbet etmekle katılaşır, duygusuz hale dönüşür. Onun için kalpler ayrı düşmemelidir. Aynı safta ve beraber olan kalpler, Allah’ın tevhid ipine bağlı olan gönül kuşlarıdır. Bu gönül kuşları ki, zarif, refik ve şefiktir.
Kalbin ilmi ve bilgisi, dilin ilminden farklıdır. Tevazu ve sadelik, kalbin anahtarıdır. Gurur ve kibir ise, kalbin kilitleridir. Kalp, mütevazilikle büyür, şereflenir; ucupla küçülür, alçalır. |
01.08.2019 |
Gaflet içindeki kalp ise, hastalıklıdır. Şüphe ve zulüm, onu mazlumlardan uzaklaştırır. Hakk’ın üstünlüğünden zâlimlerin çıkarcı menfaatlerine yaklaştırır. Kışkırtıcı ve fitneci kalp, inkârcıların hedeflerine güç taşır. O kalp ki, suçlu ve günahkarların kalbiyle birlikte atar, onlarla beraber aynı dünyevî amaçlara yönelir.
Hakk ve hakikatle birlikte olan kalp, Rahman’ın yolunda bir savaşçıdır. Korku, şüphe ve umutsuzluk, selim kalbin mücadele ettiği düşmanlardır. Arınmış kalp, tevhid yolunda kendini feda edendir. İçleri titreyen, gönülleri el-Vedûd’un sevgisiyle dolu olan kalp, selim kalptir. Hidayet yolu, kalpleri Allah’ın zikriyle çalışanlara açıktır.
Öfkeyle dolu kalp ise, Allah’ın Nebisi Hz. Peygamber’in (s) son sözlerinde dediği gibi En Yüce Dost’a düşmandır. Tevhide olan kini, onu inkarcıların arkadaşı yapar. Nitekim yaklaşmakta olan Ceza Günü, ‘yürekler gırtlaklara dayandığında, onlar için ne bir dost, ne bir koruyucu ne de bir şefaatçi olmayacaktır. |
25.07.2019 |
Kalplerinde geçmişlerin ve kaybettiklerinin hasreti/acısı olanlar, dirilten ve öldüren Yaratan’ın murakabesi altında olduklarını unutmamaları gerekir. Ölüm, kalplerdeki sevgiyi yok etmez. Erdemli hatıralar, sevgiyi kalplerde taşır ve onların unutulmamasını sağlar. Bilge adamların dediği gibi, Dirilten el-Hayy, bizi tekrar yaratmasa bile, O’nun bizi hatırlaması şereflerin en büyüğüdür. Bu ilâhî hatırlama ki, kalpleri iman ve aşk ile doldurur.
Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söyleyen nifak ehline gelince, onlar her şeyi bilen el-Alîm’den hiçbir bilginin gizli kalmayacağını bilmeyen gafillerdir. Kalplerde olanları, yalnız Allah ve O’nun bildirdikleri bilebilir. Onun için iman ve küfür, kalplerde yan yanadır. Aralarında tevhidin aşılmaz duvarı bulunur. Haddi aşanlar, kendi kalplerini mühürleyen acınacak zavallılar haline gelirler.
|
17.07.2019 |
Kalp, akıl ve ruh anlamına da gelir. Nitekim ilâhî hitabın mahalli ve muhatabı, kalptir. O, aynı zamanda marifet ve irfan kaynağı olarak, erdemleri ortaya çıkaran latif bir varlıktır. Kalbin gözü açık olursa, selim ve temiz bir vicdan, saf bir yürek, sağduyu zuhur eder. Bununla birlikte inanç, düşünce ve bilgilerimizin kaynağı, vasıtası ve mekanı olan kalp, vücut ve bedenin sultanıdır. Onun veziri ise, beyin yani akıldır.
Kalp, sadr, fûad, elbab gibi manevî aklı ortaya çıkarır ki, o zaman akleden kalbe dönüşür. Böylece insanın anlama, idrak etme, kavrama, düşünme, analiz, araştırma, eleştirme, kısaca varlığın hakikati üzerinde tefekkür hali başlar.
Düşünen kalp, tasdik ve inkârın cereyan ettiği merkez olduğu için, iman, küfür, öfke, nefret, saygı, sevgi, aşk onunla hayat bulur veya sona erer. Bundan dolayı kalp, acıma, şefkat ve vicdan gibi insânî ve İslâmî duyguların yaşam kaynağıdır. Sevgi ve muhabbet onunla dirilişini gerçekleştirir. |
11.07.2019 |
Problemli ve sıkıntılı olaylar karşısında, sâkin, temkinli ve soğukkanlı hareket etmek, ikbâlin belirtisidir. Zira böyle bir vasfa sahip kimse, yanlış kararlar verme ve hata yapma konusunda diğer insanlara göre nispeten daha korunaklıdır.
Duyarlı ve ince bir ruhla meydana gelebilecek olaylar hakkında öngörü yetisi ve tahmin gücüne sahip olmak, yine bir ikbâl işaretidir. Râzî’ye göre, bu vasıflara sahip kimselere, ilahî güç yardımcı olmaktadır. Bu ilâhi güç, o kimseye başkan ve hükümdar olma imkânı verecektir. Ancak yöneticilerin ilim ve erdemlere çok ihtiyaçları bulunmaktadır.
İkbal ve devlete kavuşma belirtisi olanlar, arkadaş, dost ve yakınlarıyla iyi, sevgi ve saygıya dayalı güvenli bir ilişki içinde bulunurlar. Sorunları çözmeye eğilimli olmak da bir açıdan ikbâl belirtisi olarak kabul edilir. O kimse, verilen başkanlık gücüyle dost ve arkadaşlarını kendisine bağlar. Böylece dostları ve yakınları ondan olumsuz bir davranış ve kötülük beklemez. |
05.07.2019 |
İnsanlığa zulmedenler, ancak yaptıkları zulümleriyle anılmışlardır. Zulümlerinin hesabını da iki cihanda Hâkimler Hâkimi el-Âdil’e vereceklerdir. Allah’ın savaş açtığı zâlimler, hakikat ve istikametten ayrıldıkları için, şeytanın dostları haline gelmişlerdir. Zâlimlerin zulümleri bazen öyle noktalara ulaşır ki, peygamberler, “Allah’ın yardımı ne zaman diye?” dua ve münacatta bulundular. Allah’ın yardımı o nebilerle birlikte iken, zâlimler için hiçbir yardımcı bulunmamaktadır.
Mazlumlar, Allah’ın yardımını almakla birlikte iki âlemde izzet ve şeref sahibi olurlar. Nebevî ifadeyle, mazlumun duası makbul dualar içerisindedir. Bununla birlikte zâlime karşı yapılan hakikat savunması büyük cihad olarak kabul edilmektedir.
Adalet sahibi mazlumlar, aradan yüzyıllar geçse de hayırla anılmaktadırlar. Kim hayır ve adalet yolunda bir çığır açtıysa, hakikat yolunda büyük bir hayırda bulunmuş olmaktadır. Peygamberlerin yanında hükümdar ve sultanlar da, zulmün karşısında âdaleti savunmuş ve uygulamışlardır.
|
28.06.2019 |
Bu ilçenin inançlı insanları uzun bir müddet, kendi şehirlerinde bir imam hatip lisesi açılmasının özlemini yaşadılar. Yetmişli yılların terör, anarşi ve kısa iktidarlı hükümet zamanlarında dahi bu okul aşkı dinmedi. Sınırlı sayıdaki imam hatiplerin sayısının arttırılmaması için özen gösterilen yıllardı o dönemler. Şehrin muhafazakar olan ve olmayan kahir ekseriyeti bu özlemle, okulun yapımı için İstanbul gibi büyük şehirlere giderek yardımlar topladılar. Hâsılı, okul muhteşem görüntüsüyle ortaya çıktı. Ancak ne fayda! Yıllar geçti, fakat okulun açılmasına bir türlü ruhsat verilmedi. Uzun bir süre sonra da okul için yapılan bina, ilçedeki normal/düz liseye çevrildi, belki zorla belki de tabi bir sürecin sonunda.
Nihayetinde Yunak İmam Hatip Lisesi, yıllar sonra yetmişli yıllarda açıldı. İlçeyi büyük bir heyecan kapladı. Solcusu, sağcısı, muhafazakarı, milliyetçisi, çocuklarını bu yeni açılan okula heyecanla kaydettirdi.. |
24.06.2019 |
Küskünlük, acıma, şefkat ve merhameti öldürür; kin ve nefreti semirtir, azdırır. Tek bir beden gibi olan mü’minler, şikâyet ve gönül yaralarıyla nefretin girdabına düşüp adalet ve hakikat terazisini yitirirler. İman ehli, birbirlerini kırıcı, ayrıştırıcı ve ötekileştirici nefret dilini kullanmaz. Nitekim inanç, nizaları ve zulmü ortadan kaldırır.
Kötülüğün savulması, düşmanlığı samimi bir dostluğa dönüştürür. Onun için nebevî uygulama, “sulhu daima daha hayırlı” kabul etmektedir. Küslüğü gidermenin formülü, Allah’ın ipine sarılmak ve ondan ayrılmamaktır. Allah ve Resulüne itaat etmek, çekişme, başarısızlığa düşme ve gücün yok olmasını engeller.
Modern hayat ne yazık ki, insanları meta haline dönüştürdü. Hırs ve tamah, akılları ve kalpleri ifsat etti. İş ve dünyevî kutsallar, modern hayatın ikonları oldu. |
23.06.2019 |
Borcu olanlar, hastası olanlar, parası olmayanlar, Dedemin destek ve yardımlarını isteyenler manifatura dükkânının müdavimleri arasındaydı. Dedemin dükkânı, yerine göre sorunların çözüldüğü ve hükümlerin verildiği bir mahkeme salonu, yerine göre ailelerin temellerinin atıldığı bir evlendirme dairesi, yerine göre borcu olanlar (karz-ı hasen) veya parasını emanete bırakanlar için bir finans kurumu, yerine göre maddî ve manevî rahatsızlıkların tedavi edildiği bir hastane gibiydi. Hâsılı, orası bir okul, ocak, tekke, üniversite, şifahane idi.
Dedemin veresiye almak isteyenler (ve istemeyenler) için kalın siyah kaplı bir ‘alacaklı defteri’ bulunmaktaydı. İnsanları borçlarından dolayı sıkboğaz edip sıkıştırmazdı Hacı Dedem. Ancak borcunu gücü olduğu halde ödemeyenlere çok kızardı. Ödemeyenleri belki defterden silmezdi ama, onları borçlarını ödemiş gibi zihninden silerdi, yanlış hatırlamıyorsam ‘zekat’ olarak düşünürdü. |
14.06.2019 |
Dedem, her bir müşterisiyle, ayrı ayrı ilgilenir, onlara hürmet gösterir, satın alsın almasın onlara menfi bir söz söylemezdi. Onlarca top kumaş ve basmayı indirip beğenmeyip gidenlerin arkasından olumsuz tek bir söz söylemez, çekiştirmezdi. Bazen şaşırırdım, almayacağını bildiği veya tahmin ettiği halde, neden tezgâhın üzerine çeşit çeşit ürünleri usanmadan ve yüksünmeden indirirdi. Ancak o, müşterisine saygı duyan ve onu “veli nimeti” bilen erdemli bir esnaftı. Ancak bazen öyle durumlar olurdu ki, hiç alma isteği olmayan kimselere de mal satardı. Herhalde iyi tüccar, bu demekti.
Dükkâna gelen akraba, dost, arkadaş, hısım ve köylüler, kendilerine gösterilen hürmete “Hacı Emmi” hitabıyla karşılık verirlerdi. Hatırlı dost ve tanıdıklar dükkânda sohbet için oturduklarında, biz çocuklar orada bulunuyorsak, “amcalarının elini öp” emri Hacı Ali Dedemin sıradan komutları arasındaydı. Yine anlayamazdım, benim tanımadığım ve onun da beni tanımadığını bildiğim kimselerin elini neden öpeyim? |
11.06.2019 |
1 ... 25 26 27 28 29 30 31 32 33 ... 48 |