Sandığın anahtarı herkese verilmez, Babaannemde dururdu. O olmadığı zamanlarda gelini annem Elife ona sahiplik yapardı. Başkası da zaten düşünülemezdi. On iki kişinin yaşadığı bir ailede, düzen ve intizamın olması gayet doğaldı. Aksi taktirde ihtiyaç ve tüketim dengesinin yitirilmesi söz konusu olurdu.
Babam, annem, ben ve iki kardeşim, Dedem, Babaannem, dört amcam ve halam birlikte büyük odaları olan bir evde kalmaktaydık. Alınan malzemeler, kiloyla alınmaz, büyük kutular ve çuvalla, daha doğrusu toptan alınırdı. Aslında eski dönemin alışkanlığı böyleydi. Babaannem ve annem, bu malzemeleri, güzel, enfes kokan yemeklere dönüştürürler. Sevgi ve muhabbetle pişirilen yemekler, geniş sininin etrafında lezzetli ve doyumsuz anları bizlere yaşatırdı. |
06.06.2020 |
Çocuklarına karşı Babaannem, sert ve otoriter idi. Cıvıklık ve gevşekliği sevmez, o dönemde yaygın olan haliyle çocuklarına sarılmazdı. Ama yufka yürekli idi, içten içe severdi. O dönemde, zaten sevgi gösterilmez. Nedendir bilinmez, gösterilmesi de iyi karşılanmazdı. Belki de çocukların şımarmaması için böyle yapılırdı. Babaannem, çocukları evlendiğinde bile onlara olan düşkünlüğünü gösterirdi. Onların evine giderken reçeller yapar, turşular götürür; gidemiyorsa gönderirdi. Hamur işleri, çörekler, börekler hazırlar; bunları dizleri tutmadığı için, oturarak yapardı.
Dedem babaannemin kıymetini bilir, ona saygılı davranır. Babaannem de, Dedem’e hürmet eder, onun tanıdık ve tanımadık misafirlerini ağırlar, yemekler hazırlar. Dedem, Babaannem için ‘Kurban Bayramı günlerinde özellikle ‘ayakları pek tutmaz, önüne iş geldiğinde beş kişinin işini yapar’ diyerek iltifat eder ve överdi. |
05.06.2020 |
Çok sağlam bir karaktere sahip olan Babaannem, yalan söylemez, riyakâr davranmaz, samimi ve dobra dobra konuşan, gerçeği yüzüne karşı söyleyen bir kişilik özelliği gösterirdi.
Güleç yüzlü, kendisiyle barışık, ama aynı zamanda otoriter ve dirayetli bir Anadolu hanımefendisiydi. Bir olay onun karakteri hakkında yeterince bilgi verir zannedersem.
Elinde paketle bir akrabasını ziyarete gideceği sırada, kayınbiraderi ‘sen hediye götürüyorsun biz götürmüyoruz. Sen kendini iyi göstereceksin. Bu hediyeyi geri bırakmalısın’ dediğinde Babaannem, o günün şartlarında büyük bir tepki gösterir ve at arabasından iner. Sonra zorla ikna edilir, hediyesiyle beraber at arabasına tekrar biner ve onu gideceği yere götürür. |
05.06.2020 |
Fatma Babaannem, köyden mezraya/yaylaya gelin olarak geldiğinde, henüz Hacı Ali Dedem’i görmemiştir. Ancak yokluk bir taraftan, ihtiyaçlar bir taraftan iki odalı toprak bir evde Babaannem için zorlu günler başlar. Eltisinin himayesinde, sebzelerin bile sandığa konulduğu bir dönemde, Babaannem bir kız çocuğu doğurur. Soba yok, sıcak su yok, aileden uzak, dar bir evde hayat mücadelesine katlanan Babaannem, dönemin hastalığı vereme yakalanır. İlçemiz Yunak’a önce götürülür, akabinde Akşehir’de uzman bir doktora götürülme kararı verilir.
Dedem’le abisi Hacı Hamit eski evde uzun süre beraber kalırlar. Hacı Hamid'in iki kızı Huriye, İclal ve amcam Tacettin kuşpalazı (difteri) hastalığına yakalanır. Onların ikisini Konya'ya tedaviye götürür, Hacı Hamit. Dönüşte her ikisi de aynı gün ölürler. Dedem de amcamı tedavi için Konya'ya götürür ve o da orada iyileşir. |
04.06.2020 |
Düğünlerde kazanlar kaynar, yemekler pişer. Bu durum üç gün, beş gün, bazen bir hafta devam eder. Erkek tarafı, düğün kız tarafının evinde gerçekleşirse, o zaman kız tarafına koyunlar ve hediyeler getirir. Düğünlerde, bazen on, durumuna göre yirmi-otuz veya elli koyun kesilip kazanlarda pişirilir. Köyden veya dışarıdan gelen herkes, bu sevgi kazanlarından pişen muhabbet yemeklerini büyük bir iştahla yerlerdi.
Bütün köy ve çevre köylerden gelen yüzlerce kişi, büyük bir katılım oluşturur. Elbette bu kadar çok insanı doyurmak için, erkek tarafı, kevani denilen kadın aşçıları yanlarında götürürler, onlar da kız tarafının evinde güzel yemekler pişirirlerdi. |
04.06.2020 |
Babaannemi görüp beğenen Hacı Ali Dedem’e, refakat eden adam, ‘bir daha bak istersen’ diye teklifte bulunur. Dedem, ‘hacet (lüzum) yok’ cevabını verir. Çünkü o, hayat sultanını bulmuştur. İçi rahat, kalbi ona ısınmış bir şekilde geri döner.
Onun güçlü, kuvvetli, kudretli ve güzel olduğunu gören Dedem için, artık Babaannemi istemek kalır. Babaannemi istemesine, abisi Hacı Hamit Pehlivan yardımcı ve destek olur. Böylece Hacı Hamit de, Babaannemin halasına (Huriye) müracaat eder. Çünkü Hacı Hamit, pehlivan olduğu için bütün çevrede tanınan birisidir. Pehlivan Hamit, onların düğünlerindeki güreşçisidir ve onun ayrıcalıklı bir yeri bulunmaktadır. İstedikleri zaman, gelirler onu alır düğünlerinde kendileri adına güreşmesi için davet ederler, o da bu çağrıya icabet ederdi. |
03.06.2020 |
Babaannem de, Dünya Ekonomik Bunalımı’ndan bir yıl öncesinde, Anadolu’da Konya’nın Yunak ilçesine bağlı Büyük Hasan köyünde doğar. Babaannem ağa kızıdır. Babası Mustafa Efendi, zengin ve geniş toprak sahibi bir ağa ve beydir. Babaannemin dedesi ise, nüfus kayıtlarına göre Hacı Ahmet Ağa’dır.
Babaannenin babası Mustafa Efendi beş erkek, bir kız altı kardeştiler: Mehmet Ağa, Hasan Efendi, Mustafa Efendi, Bekir Efendi, Ömer Efendi ve Huriye Hala. Ömer Efendi İstanbul'da hukuk okur, Akşehir'de uzun yıllar avukatlık yapar. Diğerleri de Rüştiye (ortaokul) mezunudurlar. |
03.06.2020 |
Başına gelen küçük ve büyük her türlü hali, yalnızca kendisinin yaşadığını zanneden kul, daha büyük sıkıntı, musibet ve imtihan içindekileri görmeme aymazlığına düşmektedir. Kişi, geleceğinin bilgisine sahip olsa, acaba bunları değiştirebilir mi? O, olumlu ve olumsuz yaşayacaklarını mutlaka eyleme geçirecektir. Bazılarının sonuçlarının kendisi hakkında zahirde olumsuz olduğunu bildiğini/tahmin ettiği halde, o fiillerin fâili olmaktan kendisini uzak tutamayacaktır.
Ömür denilen yaşam makinası, birçok imtihanı ve sırrı içinde barındırmaktadır. Bu imtihanların birisinin sahibi de, Enver Amca’dır. O, Ege bölgesinde, zeytin ve incir ağaçlarıyla kaplı bir şehirde dünyaya gelir. Bugün seksen sekiz yaşında olan, yüz yüze tanışmadığımız, Enver Amca’yı, başlangıçta ismini bilmesem de herhalde yedi sekiz yıldır ben de tanımaktayım. Kızı Şeniz, felsefe tarihinde doktoraya başladığından beri, derslerini verirken ve tezini hazırlarken, bakımını üstlendiği babasından bahsederdi. |
28.05.2020 |
Allah, Pehlivan Hamit’e birçok özel yetenek ve ikramlarda bulunmuştur. Ancak, onu verdikleriyle ve aldıklarıyla da, peygamberlerin muhatap olduğu imtihanlarla sınamıştır. İnşallah Hacı Hamit, bu dünya imtihanını da, rakiplerini yendiği gibi yenerek iki cihan mutluluğunu yakalamıştır.
Pehlivan Hamit için, güreşteki amansız, güçlü, kudretli rakiplerini yere yıkmak, yenmek kolaydır. Ama onun asıl büyük imtihanı, ailesi ve çocuklarını yaşatmaya çalışma için mücadele etmesidir. Her bir canını kara toprağa vermek ve bunlara dayanmak için Hakk’ın verdiği geniş yüreklilik ve sabır onda bulunmaktadır. Başına gelenlere ve yaşadıklarına karşı isyan, onun dilinden ve hareketlerinden asla sadır olmamıştır. |
24.05.2020 |
Ölümden sonraki dirilme, ahiret, mukadderdir elbette. Yani bedenlerin ruhla buluşması, ‘bâsübâdelmevt’, ebedî hayatın başlangıcıdır. Bu uyku, yarı uyanık (yakaza) halinden Azim olan Allah’la buluşmadır. İşte o zaman uyanış hali gerçekleşmektedir. Vuslatın şerefli olması, Cemil’in Cemal’iyle hakikat kazanır. Cemalullah’ı görmek, işte öte dünyadaki gerçek diriliş budur.
Dünyadaki diriliş, aslında ‘ölmeden ölmek’ üzerine bina edilmiş sezgisel bir haldir. Bunun ruhî boyutları, madde kirinden azâde olmakla zuhur eder. Zira diriliş, kurtuluş demektir. İnananlar bilirler ki, kurtuluş, iki cihan mutluluğunu getirecektir. Bu saadet dünyevî hazlar ve zevkler gibi gelip geçici değildir, ebedîdir ve ruhu dinginliğe ulaştırır. |
23.05.2020 |
1 ... 18 19 20 21 22 23 24 25 26 ... 48 |