Zaman zaman sıkıntılar ve hastalıklar yaşanır. Böyle bir günde Horuk Hala’nın çocuklarından birisi hastalanır. Uzunbey köyüne yakın olan Polatlı’ya çocuğu tedavi etmek için götürür. Çocuk tedavi olur. O sırada astımdan dolayı mustarip olan Horuk Hala, doktora ‘benim halim ne olacak’ diye sorar. Doktor da ‘arabanın yağı bitmiş’, diye kaba bir cevap verir. Doktor İlhan böyle söyler. Horuk Hala buna çok üzülür. Eve gider hastalanır. Daha sonra kendi doktoru Ertuğrul Bey, o doktora ‘Sen Huriye Hanım’a niye böyle bir şey söyledin’ diye sorar. Doktor İlhan, gelir Horuk Hala’dan özür diler, o sırada ‘boş bulunduğunu’ ifade eder. |
27.08.2020 |
Horuk Hala, aile büyüklerinin, beylerin bulunduğu meclislerde sözü dinlenen ve onlarla beraber oturan tek kadındır. Ancak ömrünün son yıllarında, iki üç sene yatakta yatarak hayatını sürdürmek zorunda kalır.
Namazını kılar, ancak Kur’ân okumasını bilmezdi, yine de çok meraklı bir hanımdı Horuk Hala. Çok istemesine rağmen, Hacc’a gidemez. Hacca gidemediği için çok üzülür. Kocası Alişan Bey, hacca giderken ‘önce ben bir gideyim, sonra sizi götürürüm’ diyerek Horuk Hala’yı ikna eder.
Zeki, meraklı, hafızası güçlü bir kadın olan Horuk Hala, güzel, düzgün, alımlı, aksansız konuşur. İstanbul Türkçesi konuşur. Türkçesi çok güzel, diksiyonu düzgündür.
Tam bir Osmanlı bir kadını olan Horuk Hala, ata biner. |
27.08.2020 |
Huriye Hala, farklı bir kadındır. Farklı bir görüntü çizer, elinde tespihiyle ibadetle meşgul olan bir annedir. Aile ise, mükemmel bir ortamı yansıtmaktadır. Aile içinde herkes birbirine karşı saygılı ve sıcak bir ilişki içinde bulunmaktadır.
Hükmeden bir kadın olarak Horuk Hala’nın yanlış yapma şansı yoktur. Aklı eren âkil bir kadındır.
Onu tanıyanlar (yeğeni Hamit Baysal), Horuk Hala’nın, ‘masallardaki gibi bir kadın’ olduğunu söylemektedir. Sözü dinlenen, konuşmalarıyla farklı bir kadın portresi çizmektedir.
Horuk Hala, yılda birkaç kez doğduğu Küçükhasan’a gelir. Yeğenlerine büyük değer verir ve onları sever. Yakınlarının evlerinde birer gün misafir olur. Herkes onu misafir etmekten büyük bir zevk alır ve onur duyardı.
Bir aşiret reisi ve büyüğü gibi kabul edilen Horuk Hala, büyük hürmet görür ve saygınlığı vardır. Dönemin şartlarında kadınlar, ancak kendilerine soru sorulduğu zaman cevap verir. Ancak Horuk Hala, konuştuğu zaman akıl verir. Bundan dolayı o, sıradan bir kadın değildir. |
27.08.2020 |
Horuk Hala’nın annesi Türkmen, Hacı Ahmet Ağa’nın (1820) ikinci eşidir. Beş kardeşin arasındaki tek kız, esmer, güzel, boylu boslu bir hanımefendidir. Huriye Hala, baskın bir kadın olarak, emrinde çalışanlara emirler verir. Evlendiği kişi ise, pasif, sessiz, ufuk olarak zayıf bir kimsedir. Yakın bir akrabasına, onun rızası alınmadan gönülsüz verilir. Pek uyumlu bir evlilik olmaz. Horuk Hala, bu evliliği sürdürmeye çalışırsa da, kaderini yaşayacaktır.
Evlendikten sonra hamile kalan Horuk Hala’nın bir çocuğu olur. Doğan çocuk engelli ve hastadır. ‘Dua et bu çocuk ölmesin, ölürse ben seni terk ederim’ diyecek kadar dominanttır, Huriye Hala.
Gerçekten bir müddet sonra hasta çocuk ölür, o da kocasını terk eder, kendi kardeşlerinin yanına gider. |
27.08.2020 |
Ladikli Ahmed Ağa, kendisine verilen cesaret madalyasını, geri hizmette bulunan bir arkadaşına verecek kadar âlicenap bir kimsedir. Kendisine bağlanan gazi maaşını almaz, alması için ısrar edenlere ‘üç günlük askerlik için maaş alınır mı’ diyerek yaptığını savunur. Halbuki çeyrek asır askerlik yapmış ve cepheden cepheye koşarak Allah ve vatan için savaşmıştır.
Uzun boylu olan Şeyh Ahmed, kısa sakalıyla yazları ceket, kışları da paltosuyla halkın arasına karışır. Konya’ya geldiğinde, duyanlar onun elini öpmeye ve duasına almaya gelerek hürmet gösterirler. Namazlarını Aziziye’de kılar, çoğunlukla da Kapı camisinde eda eder. Mevlânâ türbesine, mutlaka ziyarette bulunur.
Evinin kapısını herkes açar, gelenlere mutlaka yemek yedirir, ocağının ateşi gelenlere ikramdan dolayı her daim yanar. Ziyaretlerinin fazlalaşmasıyla bir takım kötü niyetli kimselerin şikayetleri sonucunda, onu yakından tanımayan ilçenin kaymakamı kendisini çağırır ve uyarır. |
14.08.2020 |
Henüz doğumundan on, on iki yıl sonra Balkan Harbi seferberliğinde iki abisiyle birlikte ümmet için, vatan için, İslam için mücadeleye ve cihada başlar. Kökleri Buhara’dan (veya Semerkand’dan) gelen bir aile mensup Ahmet Ağa’nın babası, cihada gitmeden önce ona ve iki ağabeysine önemli bir ikazda ve duada bulunur: “Ölmek var, fakat askerden dönmek yok. Üçünüz de ölür veya yaralanırsanız, bana gazi veya şehit babası olma şerefini verirsiniz… Şimdi Allah rızası için vatana, dine, devlete ve millete hizmet etme zamanıdır.” (M. Ali Uz, Bir Gazi Veli Ladikli Ahmed Ağa, Konya 2006, 32)
Ahmet Ağa’nın savaşı, bir mücadeleyle bitmez. Cepheden cepheye giden Ahmet Hüdâî, yaralanır, ölümden döner, esir olur, gazi olur. Yirmi altı yıl askerlikten, daha doğrusu savaştan sonra memleketi Konya’ya döner. O, Balkan Savaşları’nda, Makedonya, Yunanistan, Arnavutluk, Bulgaristan’da; Birinci Dünya Savaşı sırasında Birinci ve İkinci Kanal Harekatı’nda, Çanakkale’de, Hicaz savunmasında cihada katılır. |
14.08.2020 |
Her biri açık bir akademi olan Nakşi yolunun rehberleri, İlahî Güç’e sığınarak, Rahman’ın yardımını her daim isterler. Kapıları açık, dışarıda kimseyi bekletmeyen, dertleri paylaşan ve tedavi etmeye çalışan bu ârifler, her sıkıntının çözümünde varlıklarını ortaya koyarlar. Bilgi ve bilgelik iksirini, yanlarına gelenlerle yudumlayan gönül mihmandarları, hakikatin sözcülüğünden başka hiçbir gücün yanında olmazlar. Bu tavırları, onların yollarını ve dergâhlarını büyüterek yeni gönülleri ve kalpleri kazanmalarına zemin hazırlar. Yardımlaşma ve kardeşlik, onlarla somutlaşarak insanî bedende görünür hale gelir.
Kotku’nun sohbeti, İskenderpaşa külliyesinin açık görüş mahfilidir. Sorular ve sorunlar, bu mecliste cevap ve çözümlere kavuşur. Düşünceler ve görüşler, açık bir müzakere halinde sunulur. Karşılıklı bilgi paylaşımı, kırıcı ve yorucu tartışmalar yapılmaksızın sulh ile salaha kavuşur. Bu sohbetlerde ‘yitik cennetin’ bu dünyada değil de, Görünmeyen öteki dünyada olduğu yinelerek hatırlatılır. |
04.08.2020 |
Toplumsal cinsiyet eşitliğini, ‘kadınların ve erkeklerin, toplumsal yaşamın her alanına eşit katılımları’ şeklinde zorunlu kabul haline getirmek, adaletsizliğe yol açmaktadır. Zira Kadınlara yönelik ayrımcılığı ortadan kaldırmak, erkeğe yönelik bir başka ayrımcılığı başlatabilir.
Toplumsal cinsiyet eşitliğini, aile içindeki fertlerin mücadele alanı haline dönüştürmek, karşıt cinsiyeti birbiriyle çatıştırmaktan başka bir sonuca götürmemektedir.
Aile içi şiddetin tarafı olmak, bunu övmek barbarlıktır, caniliktir. Medeniyetimizde dinî, millî, ananevî ve gelenek açısından, asla savunulamaz ve desteklenmez. Nitekim ailede mağdur yaratmak, onu yıkmak demektir. |
29.07.2020 |
Evlilik, aileyi ve içindeki fertlerin haklarını denetim altına alan kutsal bir sözleşmedir. Hiçbir sözleşme, ailenin ana fertleri/aktörleri olan karı-koca arasındaki sözleşmeden daha etkin ve yetkin olamaz. Aile ve evlilik sözleşmesi, bütün sözleşmelerin üzerinde olan bir akittir, mukaveledir ve bağlılıktır/bağlantıdır.
Ailenin korunması, tek bir fertle geçerleşmez. Her fert değerlidir, kıymetlidir ve hakları vardır. Birbirleriyle karşı karşıya getirilemez, birinin diğeri üzerinde üstünlüğü, hakların ve vazifelerin verdiği ayrıcalıklarladır.
Hak, görev ve sorumluluk, ailenin kendi içindeki ilâhî, tabiî ve medenî bir hukukla mümkündür. Medeniyetimizde ailenin hukuku, referanslarını, din, kutsal, gelenek, uygarlık, yasalardan alır. Bunların tümü, adalet düzleminde gerçekleşen olgulardır. İnsan hakkı, onuru, şerefi, haysiyeti ve namusu, adaletin ilkeleriyle mukayyettir/kayıtlıdır. Bunlar aynı zaman da medeniyetimizin değerlerini ifade eder. |
29.07.2020 |
Gözyaşları içinde müze olmaktan çıkarılışına ve ibadete açılmak için Diyanet İşleri Başkanlığı’na devrine dair kararnameyi ve onun resmi gazetede yayınlandığına tanık olduğumuz Ayasofya’nın yeniden cami olarak hizmet vermesini gerçekleştiren, tek kişi/lider/başkan Recep Tayyip Erdoğan’dır. Elbette açılması için uğraşan, gayret eden, dua eden sayıları milyonları bulan gönüllüler bulunmaktadır. Ancak bu cesaret ve dirayeti gösteren ve bütün ulusal/uluslararası tepki, muhalefet ve tazyiki göze alan ve muhatap olan Erdoğan’dır. Seksen altı yıl içerisinde, onun makamında bulunup da, cesaret edip Ayasofya Camisinin açılışını gerçekleştiren, sadece o olmuştur. |
15.07.2020 |
1 ... 15 16 17 18 19 20 21 22 23 ... 48 |