Kerime Yenge, ‘ben dağıtıyorum, sağa sola infakta bulunuyorum’ diye kocasına söyleyince, yani ‘rızan var mı?’ deyince, Hüseyin Dayı da ona şöyle cevap verir: ‘Ben Allah’a dualarımda şunlar için yalvarıyorum: ‘Bana çok mal ve mülk ver ki, hayır hasenat yapayım, dağıtayım, eşimle dostlarımla ve akrabalarımla beraber yiyeyim.” |
26.01.2021 |
O, ismiyle uyumlu bir şekilde cömert birisidir. Zira kendinden vermiş ve paylaşmış… Sofrasını, ürettiği sütü, yoğurdu ve yağı tanıdık ve tanımadık herkesle paylaşmış bir hanım derviş gibidir. Yardımda her tarafa eli ulaşan erdemli bir Anadolu kadını. Hem çok temiz, hem de çok cömert bir gönül insanıdır. Çok temiz, hijyene önem veriyor. Çörek, börek, peynir yapıyor, yağ topluyor, hazırlıyor, biriktiriyor. Biriken katıkları da hem ev halkı ile hem de insanlarla paylaşıyor, dağıtıyor, infak ediyor…. |
26.01.2021 |
Kerime Yenge’nin kocası Hüseyin Dayı, tarla alacak, ancak bir sıkıntısı var. Parası yanında değil, yakın ilçe Akşehir’de bulunmaktadır. Tarlayı satacak olan kişi, parasını hemen nakit olarak istemektedir. Hüseyin Dayı, Yunak’ın ana caddesinde kafası önde bunları düşünürken, Hacı Mustafa Dedemin veya Hacı Ali Dedem’in manifatura dükkanının önünden geçer. (Zira her ikisinin de manifatura dükkanları var.)
Dedem, ondaki bu mahzun ve buruk hali görünce, hemen seslenir Hüseyin Dayı’ya. O, dükkânın içerisine girdiğinde, Dedem halinin neden düşünceli olduğunu sorar. O da içinde bulunduğu sıkıntılı durumu anlatınca, Dedem bunun için mi üzülüyordun der. Kasasını açar, tarla için gerekli parayı verir, git satın al der. O da tarlayı geciktirmeden hemen satın alır. Bir müddet sonra, Hüseyin Dayı, aldığı ödünç parayı, bekletmeksizin öder. |
26.01.2021 |
Yüksek sanatın değeri, hikmet ve ilmin üst düzeyde birleşmesiyle sübut bulur. Bilim ve felsefeden farklı olarak sanat, duygu, coşku ve sezginin müspet katkılarını kullanır. Olaylar, sanatın gerçekliğiyle ifade bulur. Ruh dünyasının zenginleşmesi ve derinleşmesi, yüksek sanatın üretilmesiyle zirveye taşınır.
Uygarlığın bilim ve teknikle kalkınması, yüksek sanatın varlığı olmadan gerçekleşmez. Mimari ve teknolojideki ‘yaratıcı’ özgünlük, sanatın taşıyacağı değerlerle mümkündür. Nitekim bu yönüyle estetik ve zarafet, medeniyetin en önemli ayaklarından birisidir.
Sanatçı da, bilim adamı da, filozof da, var olandan hareketle yeniyi ve özgünlüğü ortaya koyar. Diğer taraftan her şeyi Var Eden’in mükemmel sanatı, yüksek sanatın sürekli müracaat ettiği ana kaynaktır. |
21.01.2021 |
Her toplum, ülke, millet kendine ait kendi sanatını üretmeyi amaçlar. Zira sanatın kültür ve medeniyetle doğrudan büyük bir ilgisi bulunmaktadır. Medeniyet inşasında, yüksek sanat; yüksek tefekkür, yüksek teknoloji, yüksek irfan/değer kadar önemlidir.
Düşüncede derinlik ve anlatımda güzellik, sanatla gelişir, ilerleme kaydeder. Zihin, akıl ve hayal gücü terakki eder. Bunun sonunda bilim ve tekniğin mesafe alması kolaylaşır/gerçekleşir. İnsanın hayatını kolaylaştıran teknoloji, sanat ve estetiğin katkısıyla faydalı hale dönüşür. Sanatın, edebiyat gibi insanı tamir/tımar ve ıslah eden bir yönü bulunmaktadır. Şer, kötü ve çirkin, sanatla ayıklanır ve arınır; böylece en yüksek iyinin ve yüksek sanatın varlık bulmasını sağlanır.
Sanat bir tür dildir, bazıları bunu ‘sezgisel dil’ olarak kabul etmektedir. Sanattaki estetik tavır ve eylemler, bir şekil/suret verme olduğu kadar, kendi bağlamında bir tür ‘ruh verme’ halini göstermektedir. |
14.01.2021 |
İrfanın hedefi ve amacı, hakikate ulaştırmaktır. Amacın gerçekleşmesi için güçlü bir seziş olmalıdır. Bilmek ve anlamak, bu sezmeyi ruhlara taşıyan en önemli vasıtalardır. İrfan, kültürün karşılığı olarak da kabul edilmektedir. Bir başka ifadeyle irfan bir anlamda kültürdür. Dolayısıyla bilgi, zekâ ve tecrübenin iş birliğiyle zihin kemâle erer, böylece irfan inşa edilir. Nihayetinde biliş, anlayış ve güçlü seziş yeteneğiyle birlikte görgü ve sezgiden gelen ruh uyanıklığı irfanı ortaya çıkarır.
Ruhun uyanmasıyla arınma başlar. Kendini bilmeye, tanımaya çalışan kimse, Rahman’a doğru hicrete ve miraca yönelir. İstikamet için, Rabb’i bilmek ve tanımak gerekir. Rabb’ini bilmeyeni Şeytan, nefis ve şehvet terbiye eder(!). Şerrin yolunu tercih edenler, irfan bahçelerinin nadide ıtırlarını duyamaz, güzelliklerini göremez. Ancak tefekkür etmek ve derin düşünmek ile yüksek irfana ulaşılabilir. |
09.01.2021 |
Tekniğin ilerlemesi için, derin tefekküre ihtiyaç vardır. Çalışılan konu üzerinde yoğunlaşıldığında, Yaratan insana yardım eder, bilmediğini de öğretir, buldurur, keşfettirip icat ettirir. İcat ve keşif için sistemli ve planlı çalışmak gerekir. Sınırlar zorlanırsa, emekler verilirse, ter döküp, uykusuz kalıp, ıstırap ve çile çekilirse, Allah’ın yardımı ve izni ile yapılması imkânsız olanlar, mümkün hale dönüşebilir.
Yüksek düşünmek, en ileri teknolojiye taşıyacaktır. Önce hayal etmek gerekir. Hayaller bütün kapıların anahtarıdır. Hayal etmenin, ikinci aşaması azmetmek olmalıdır. Daha sonraki aşamada sistematik ve planlı olarak çok çalışmak gereklidir. Hedefler ve amaçlar, önceden tespit edilip, zaaflar iyice analiz edildiğinde müspet yönler öne çıkacaktır. Böylece aşılmayan engeller aşılır, yapılamayanlar yapılır, gerçekleşemeyenler gerçekleşir. Bilgenin dediği gibi, bir sopayla dünya yerinden oynatılabilir. |
31.12.2020 |
Tefekkür, sistematik düşünen bir toplumun inşasına çağırmaktadır. Dersler ve ibretler dünyasının şifrelerini çözmek için, ilâhî davet, tüm zamanlar ve mekanlar için geçerliliğini koruyan kutsal bir çağrıyı nida etmektedir. Bunun içinde, sevgi ve merhametin varlığı ise, mutlak bir zorunluluktur. Zira ‘aşkın’ çağrı, mekanik bir yeryüzü sâkinliğini talep etmemektedir. Nihaî hedef, ruhun arınarak dinginliğe ulaşmasıdır. İşte o makam ve mertebede, Hakk’ın rızası, İlâhî rıza vardır.
Kenara çekilerek münzevi bir hal içinde düşünmek, Kutsal Çağrının şartlarındandır. Teker teker yapılan bu tefekkür, etkileyen ve körleştiren tüm önyargılardan kurtulmayı amaçlamaktadır. Hakikatte bu, samimi ve ciddi bir yüksek tefekkür çağrısıdır. Kapsamlı ve derin düşünmek, yaşam ve ölümün sırlarının büyük bir kısmını çözebilir. Hakk’ın izin verdiği ölçüde soruların cevapları verilir, yanıtı olmayan sorular çözüm için geleceğin gündemine terk edilir. |
27.12.2020 |
Âkif’in torunu Selma’nın naklettiğine göre; annesi ve dayısına geçmişle ilgili sorular sorduğunda onların, “Selmacığım, tamam soruyorsun da eskileri anmak bizi hüzünlendiriyor, çok yaşlandık, annemizi, babamızı çok özledik, bizi fazla konuşturma.” diye cevaplar verdiğini anlatmaktadır. Selma, annesi ve dayısının babalarını, Kurtuluş Savaşı’ndaki yolculuklarını, yaşadığı zorlukları kendi aralarında ‘fısır fısır’ konuştuklarını da nakletmektedir.
Torun Selma annesinin bir müddet sonra felç olduğunu ve hastaneye yatırıldığını; akabinde 93 yaşında, dayısının da ondan sonra vefat ettiğini, ölmeden önce de kendisine “Selmacığım, sen üzülme; annen vefat etti ama ben yanındayım, asla gitmeyeceğim” diyerek onu teselli ettiğini hüzünle anlatmaktadır. |
17.12.2020 |
Emin, ne yazık ki, askerlikten terhis olduktan sonra kendisini içkiye verir ve yakınlarından uzak bir şekilde perişan bir hayat sürer. Sabahçı kahveleri ve hamamlar, artık onun ikamet yeridir. Yalın ayak bir şekilde şarap, ispirto ve esrar parası için hamallık yapar. 1939 yılında gelindiğinde, İstanbul zabıtası tarafından esrarkeş olarak tespit edilip yakalanır ve akıl hastanesine gönderilir. Burada bir süre kalan Emin, kendisine ulaşan bir baba dostu sayesinde Bursa Atatürk Çiftliği harasında kahya olarak çalışmaya başlar. Evlenir ve mutlu bir hayat sürer. Ancak 1963-64 yıllarında işinden çıkarılır. İstanbul’a döndüğünde, o tekrar esrara başlar. İki üç yıl sonra eşi de vefat edince yalnız kalır. Hayatını bitirmek amacıyla kendini içkiye ve esrara verir. Yine hastaneye yatılır. Bir müddet orada kaldıktan sonra Kasım 1966 yılında, Tophane’de, içinde kaldığı/yattığı terk edilmiş bir kamyonetin karoserinde ölü olarak bulunur. |
17.12.2020 |
1 ... 12 13 14 15 16 17 18 19 20 ... 48 |