Avlu kapısından Caminin çay ocağına yönelen Yusuf, orada bir masaya oturur, çayını içer. Olgun Abi’nin anlattığına göre, bakar ki, çay Caminin çay ocağında bir lira, diğer yerde ise, bir buçuk liradır. Kendine ait geliri olmayan Yusuf, iktisatlı olmak zorundadır. Kendi kendine ‘çay burada daha ucuz, ben neden fazla vereyim’ der. O sırada oturduğu masaya, çay ocağının -ismiyle müsemma olan- sahibi Olgun Abi gelir ve yanına oturur. Gariban, edepli ve başı önde duran Yusuf, Olgun Abi’nin dikkatini çeker. Böylece Yusuf’la konuşmaya başlar.
Konuşmanın başında Yusuf birkaç cümleyle kendini özetler. Dördüncü sınıfa kadar Uludağ Tıp Fakültesi’nin bir öğrencisi olduğunu, ama birtakım sebepler yüzünden okulunu bıraktığını söyler. Olgun Abi, ‘o sınıfa kadar gelen bir kimse üniversiteyi bırakır mı? Hiç Tıp eğitimi yarıda bırakılır mı?’ diyerek Yusuf’a samimi bir dokunuşta bulunur. Onu anlamaya çalışır. |
14.02.2021 |
Zaman zaman Yeşil Bursa’ya yaptığım sıla-i rahim vesilesiyle Babamın ikamet ettiği Nilüfer ve onun mahallesi Beşevler’i ziyaretimiz eksik olmuyor. Ulu Cami gibi, mutlak ziyaret yerlerinden birisi, babamın sürekli namazlarını eda ettiği, akabinde avlusunda cemaat arkadaşlarıyla sohbet ettiği Konak Camisi’dir. Son gidişimde Babamın bir takım ağır olmasa da rahatsızlıkları vardı. Rahatsızlıklarıyla ilgili konuşmalarımız arasında caminin çay ocağına sıklıkla gelen tıp fakültesinde okumaya uzun bir süre ara vermiş, ancak şimdilerde fakülteyi bitirmiş bir gençten bahsetti. Kendi rahatsızlıklarını ona sorduğunu, onun da muhtemel hastalıklardan işaretler olabilir diye cevap verdiğini söyledi.
Konuşmasında bahsettiği bu genç, anlattığından itibaren dikkatimi çekti. İçimde onunla tanışmak isteği doğdu. Babamla yaptığım sohbet sırasında bunu ona söylemedim. Bursa’ya akşam üstü ulaştığım için, ancak ertesi gün Babamın camisine, yani Konak Camisi’ne öğleye yakın bir saatte gidebildik. |
14.02.2021 |
Üçüncü bin yılın dokuzuncu senesinde inşaatına başlanan Konak Camisi, dört yıl gibi bir sürede tamamlanır. Böylesine büyük mimari yapının kısa sürede bitmesinde, cemaat içindeki müteahhitlerin ve mahalle sakinlerinin büyük payı bulunmaktadır. Burada özellikle Konak Cami Derneği’nin ve başkanı Selahattin Bey’in gayret, emek ve çabasını zikretmek gerekmektedir.
İki bin kişiyi kendi yüreğinde ve gönlünde taşıyan caminin havadar oluşu, kıraatları güzel İmam Efendi (Mehmet Ali Hoca) ve Müezzin (Salih Hoca) efendileriyle sizi başka âlemlere götürmektedir. Kubbelerin akustuğine çarpan ilâhî kelamın sesi, sade duvarlara geri dönerek gönüllere nüfus etmektedir. Vakit namazlarında bile kalabalık olan bu mukaddes mekân, yoğun ve müdavim cemaatiyle size Cuma namazı kılıyor hissi vermektedir. Sabah namazı kılınmadan önce okunan Kur’ân tilaveti insana doyumsuz anlar yaşatır. Adeta sizi Hakk’ın huzuruna hazır hale getirir. |
14.02.2021 |
Yaptığı işin ve geliri düşünüldüğünde, o hiçbir rızık ve kazanç hesabına girmeden doğrudan Hakk’ın huzurunda kulluğa koşar. Kimseye kul ve köle olmayan İsmail Amca, sandığının bulunduğu dükkânın sahibinin ısrarlı bir şekilde kendi partisini desteklemesi teklifini her defasında geri çevirerek reddeder. Dükkân sahibi de ona, artık boya tezgahını kendi iş yerinin önüne koymaması isteyerek yıllardır bulunduğu yerden onu ayrılmak zorunda bırakır.
İsmail Amca, belki basit ve küçük görülebilecek olan bir işi yapar ama, ondaki iman, tevekkül, samimiyet ve dürüstlük en üst seviyededir. Çocuğunun ‘baba ayakkabılara niye çok boya sürüyorsun’ sorusuna, oğlum ‘hak geçmesin, varsın boya fazla gitsin’ diyerek faziletli bir meslek erbabı olduğunu gösterir. |
07.02.2021 |
Çobanlık yaptığı dönemle ilgili hatıralarını çocuklarına anlatan İsmail Amca, karlı bir kış gününden bahseder. O gün hayvanları, ilçenin en büyük dağı Bayatkulu’ya götürür. Geceyi koyunlarıyla orada geçiren İsmail, sabah bir sürpriz beklemektedir. Sabah uyandığında o kadar kar yağmıştır ki, içine girdiği kepeneğin (çobanların, soğuktan, yağmurdan korunmak için omuzlarına aldıkları, keçeden yapılmış, dikişsiz ve kolsuz üstlük) üzerine bir metre kar yağar. Sadece nefes alacak kadar bir kanal oluşur. Binbir güçlükle karın altından çıkar. Genç yaşlarda oluşan romatizma, bel ve diz ağrılarını, İsmail Amca, bu zorlu kışlarda yağan karlara ve yağmurlara bağlar. Ama bundan dolayı bir şikâyette bulunmaz. |
07.02.2021 |
Bu sırada öğleyin bir kısmını yedikleri, ancak kalanını iş bitiminde yiyecekleri azığı, İsmail Amca çobana ikram eder. Oğlunun ‘baba yiyeceğimizin hepsini çobana verdin, biz ne yiyeceğiz’ diye sorduğunda, Boyacı İsmail, ‘herkes nasibini yer’ diyerek tevekkül içinde bir cevap verir. Oğlu, babasının bu tavrına biraz kızar, ancak bir şey söylemez. İsmail Amca, kendi ihtiyacı olduğu halde, yiyeceğini çobana verir. Böylece O, nebevî tavır sergileyerek, kendi ihtiyacı olduğu şeyi, muhtaç bir insana vererek itikafta bulunur.
İsmail Amca, bidonda kalan son su ile ikindi namazı için abdest almak istediğini söyler. Oğlu; ‘İçme suyumuz kalmadı. Birazdan işimiz biter, gider evde kılarız’ der. İsmail Amca: ‘Eve yetişeceğimizin garantisi mi var evlat?’ diyerek oğluna adeta ahirete göç öncesi önemli bir ders verir. Yarım saat sonra ikindi namazını kıldıktan sonra vefat edeceğinden habersiz söylemiştir bu hikmetli sözü... |
07.02.2021 |
Boyacı İsmail, sempatik, yuvarlık yüzlü, başında sürekli bir takke olan munis, temiz, iyi kalpli, candan, samimi ve işinin eri bir insandır. Adeta boyacılığa yeni başlamış genç bir adam gibi, büyük bir zevk ve heyecanla işini severek yapan Boyacı İsmail, ayakkabı boyalayıp parlatırken, âdeta kalpleri de parlatır.
Gelen kirli, çamurlu ve tozlu ayakkabılar, onun için sorun teşkil etmez. Zira Boyacı İsmail, gelen müşterilerine saygısını, ayakkabılarına karşı da gösterir. Öncelikle ayakkabıları her türlü çamur ve tozdan arındırır. Dikdörtgen şeklindeki sert sünger üzerine boya sürmek için kullandığı bir metal vardır. Bir tarafı hafif çapraz kesilmiş geniş ve yassı metal çubukla ayakkabının kenarlarındaki çamur parçalarını temizler. Daha sonra, uzun kıllarla yapılmış fırçaları iki eline alır, hızlı ritmik hareketlerle bir sağa bir sola vurarak temizler. Yine boyaya geçmeden önce, yanlış hatırlamıyorsam badem yağıyla veya başka bir maddeyle ayakkabının üzerinin paklanmasına sıra gelirdi. |
07.02.2021 |
Hacı İsmail, Ahmet Kuddusî, Envâru’l-Âşıkîn, Yunus Emre, Ahmediye ve Muhammediye’yi yine Osmanlıca’sından takip eder. Beyitleri yüksek sesle okur. Akşamları, harlı, sıcak soba başında, yatsı namazından önce (zira namazdan sonra yatar), ev halkına dinin buyruklarını ve hikmetlerini okur, anlatır ve açıklar. Dört kız ve üç erkek çocuğu olan Hacı İsmail, ilgi ve sevgisini hiçbirinden esirgemeden yedi çocuğuna da Kur’ân Kerim okumayı öğretir.
Sabah namazı öncesi, Hacı İsmail, mutlaka uyanıktır. Zikir ve ibadet anları erkenden başlar. Kılamadığı namazların her gün bir günlük kaza olarak kılar, Kur’ân okur. |
04.02.2021 |
Ağır iş temposu onu çok yorar, evine ve çocuklarına helal ve temiz lokma yedirmek için, istikametten asla ayrılmaz. Helali ve meşru olan tercih etmek, Hacı İsmail için şaşılmaması gereken bir hayat ilkesidir. Bir taraftan da Hacı İsmail, zikirlere katılır, tespihler çeker, (her gün bir günlük) kaza namazları kılar… Hayat onun için dopdolu ve zordur. Ancak Hacı İsmail, yorulsa da mutludur, inançlıdır, mütevekkildir, sabırlıdır ve şükür halindedir.
Yokluk o kadar ileri boyuttaymış ki, Hacı İsmail, zaman zaman kapıyı kapatıp odasının içinde çaresizliğine sabredip ağlarmış. Çünkü o, yoklukla yaşamış bir Allah dostu idi. Sabır ve şükür, onun dayandığı ve sığındığı en önemli iki iltica kapısıdır. Bunun dışında derdini açtığı sadece bir kimse vardır ki, o da Hacı İsmail’in halasıdır. |
04.02.2021 |
Çocuklarının anlattığına göre, on beşinde olan İsmail’i ‘koyunları güdeceksin’ diye zorlarlar. Ancak genç İsmail, çok ağır hastadır. Ayağa kalkacak hali ve mecali yoktur. Hasta olduğu ağır durumda bile onu koyunları gütmeye zorlarlar. ‘Ben çok hastayım gidemem’ dediyse de, bir türlü karşısında bulunanları ikna edemez. Çaresiz bir şekilde koyunları alır, kırlara ve tarlara doğru yayılmaları için götürür. Bir ara nefes almakta zorlanır. Artık hiç nefes alamayacak bir hale gelir, simsiyah kesilmeye başlar. Çaresiz bir şekilde cebinden çıkardığı çakıyı ağzının içine koyar, boğazından bir et parçasını bıçağıyla keser ve çıkarır atar. Böylece tekrar rahat bir şekilde nefes almaya başlar. Orada kalır ve bayılır. Koyunlar kendi başlarına eve döner, ancak genç İsmail yoktur. Merak ederler, bütün gece gelmez. Gündüz aydınlandığında İsmail’i aramaya çıkarlar. Onu, tarlaların içinde baygın bir şekilde bulurlar, eve getirirler. Yani İsmail, kendini ameliyat etmiş, böylece rahatsızlığını gidermiştir. |
04.02.2021 |
1 ... ![]() ![]() |