Hikmet, Kitap ve Nübüvvet
"İnsanları Rabbinin yoluna hikmet
ve güzel öğütle dâvet et."
(16/Nahl, 125)
Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya[1]
Hakikate ulaşmanın yolu olarak hikmet, öyle bir lütuftur ki, Hakk Teâla, onu dilediği ve layık gördüğü kullarına bahşetmiştir. Zira hikmet verilmiş kimse, sahip olduğu bu özellikle büyük hayırları da elde etmenin bahtiyarlığına ulaşır.
Hikmet, genellikle Kitap (Kur’ân) ve nübüvvet ile birlikte zikredilmektedir. Allah, Kitap ve hikmetin gönderdiği peygamberleri vasıtasıyla, yarattıklarına ulaşmasını diler. Şu halde, hikmet aynı zamanda öğretilen bir vasıftır. Diğer taraftan hikmet, Rahman’ın dilediği kullara bu nadide ve seçkin özelliği hediye etmesi sebebiyle, onun kazanılan (kesbî) olduğu yönünde bir izlenim vermektedir. Belki de, hikmetler deryasından nasiplenmek, hem kazanarak (kesbî) ve hem de ilâhî inayetle gerçekleşmektedir. Tıpkı peygamberlik gibi…
Yaratan nasıl ki, elçilerini insanlar arasından seçip göndermektedir. Peygamberler de, verilen bu aşkın görevi yerine bihakkın getirirken, büyük cefa ve sıkıntılara muhatap olmasına karşın, mesajlarını ulaştırma vazifelerinden bir an olsun vazgeçmemişlerdir.
Kitap ve hikmet, nihayetinde insanları, her türlü şer ve kem fiillerden arındırmak ve temizlemek için varlık sahasında vucüd bulur. Ancak bilmek gerekir ki, En Büyük Hüküm ve Hikmet Sahibi, Hakîm ve Hâkim Olan Âlemlerin Rabb’idir. O ki, varlığın ve eşyanın tüm bilgisini önce peygamberlerine, sonra da tüm kullarına Sonsuz Bilgisi’nin bir lütfu olarak vermiştir. Bilgiyi ve hikmeti okuyup anlayacak ve anlatacak olanların öncüleri, Allâh’ın resulleridir. Onlar, insanoğlunun cehaletini, bilgiyle aydınlığa kavuşturacak olan nebevî öğretmenlerdir/rehberlerdir.
Cehâlet ki, âdemoğlunu çağlar boyunca sapkınlığın cenderesinde tutmuş, onun benliğine musallat olmuş ve onurunu yitirmesine sebep olmuştur. Aşkın bilgi vahiy, ne zaman ki, insanoğluna ulaşmış, beşeriyet, hak ve hakkaniyetin çizgisinde aklını hayrın ve hasenatın varlık kazanmasında kullanmıştır.
Kitap ve hikmet, toplumların hidayet ve kurtuluş kaynağı olmuş, ulaştığı insanları sapkınlıklardan beri tutmuştur. Onları kir ve zehirlerden arındırmış, ilâhî bilginin rehberliğinde hayat mücadelesine katmıştır.